MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/03/2012NUMARASI : 2010/221-2012/115Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, vasiyetnamenin iptali, ölünceye kadar bakım aktinin iptali, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir. Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; miras bırakan B... G...'in maliki olduğu kat mülkiyeti kurulu 4 nolu meskenini, Edirne 3. Noterliği'nde düzenlenen 30.12.2009 tarihli düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalıya bıraktığı, Havsa Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2010/136 Esas sayılı dosyasında 20.05.2010 tarihinde açılan Edirne 3. Noterliği'nin 09.06.2009 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile de aynı taşınmazı davalıya vasiyet ettiği, davalının başvurusu üzerine çekişmeye konu taşınmazın bakım sözleşmesine istinaden 22.01.2010 tarihinde davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, sözkonusu vasiyetnamenin geçersiz olduğunu, zira vasiyete konu taşınmazı 22.01.2010 tarihinde ölünceye kadar bakım akti ile yine davalıya temlik ettiğini, bu suretle vasiyetnamenin kendiliğinden geçersiz olduğunu, murisin yaşlı ve hasta olmasından faydalanan davalının ikna etmesi neticesinde devrin gerçekleştiğini, öte yandan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, vasiyetnamenin iptali, bakım aktinin iptali, tapu iptal ve pay oranında telcil istekli eldeki davayı açtığı, yargılama sırasında talep sonucunu ıslah ederek, anılan isteklerinin kabul edilmemesi halinde tenkise karar verilmesini istediği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, miras bırakan 09.06.2009 tarihinde çekişme konusu vasiyetnameyi yapmış, 30.12.2009 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmakla da TMK'nın 544. maddesi (743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 491. maddesi) hükmü uyarınca vasiyetname hükümsüz hale gelmiştir.Öte yandan; ölünceye kadar bakım akti ivazlı akitlerden olup, bu tür temliklerde tenkis hükümlerinin uygulanamayacağı açıktır. Diğer taraftan, bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. (11.01.2011 tarihinde kabul edilen, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 611. maddesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu madde 5ll) Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bakım alacaklısı, bu sözleşmenin kurulmasıyla bakım borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım borçlusu almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önceden sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edmleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır. (11.01.2011 tarihinde kabul edilen, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 614. maddesi, 818 Sayılı Borçlar Kanunu madde 514)Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (818 sayılı Borçlar Kanunu 18. madde, 11.01.2011 tarihinde kabul edilen, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi) Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; davalı bakım borcunu yerine getirmiştir. Esasen bu husus mahkemenin de kabulündedir. Öte yandan; davalının bakım borcunu yerine getirmediğine yönelik miras bırakanın sağlığında herhangi bir iddiasının ve davasının olmadığı da sabittir.O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Kabule göre de; davacının vasiyetname ile bakım sözleşmesinin iptali, tapu iptal ve tescil istekleri hakkında olumlu olumsuz açıkça bir hüküm kurulmadan terditli tenkis isteği hakkında karar verilmiş olması da isabetsizdir. Taraf vekillerinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.