MAHKEMESİ : BAHÇE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/06/2013NUMARASI : 2011/65-2013/105Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.10.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat S. K. ile temyiz edilen davacı C.. G.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davacı A.. G.. gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ......... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, mirasbırakan babaları M. G. 'ün 12 ada 23 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak birlikte yaşadığı davalıya satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını, miras haklarının yoksun bırakmaktan ziyade mirasbırakanın ikinci evliliğini sürdürmeyi sağlayabilmek amacıyla taşınmazı aktardığını ileri sürerek, tapunun iptali ile mirasçılar adına tescile veya miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacılardan C.. G.. terekeye temsilci olarak tayin edilmiştir. Davalı, murisle uzun süre birlikte yaşadıklarını, ayrılmak isteyince ilişkilerini sürdürebilmek için çekişmeye konu taşınmazı düşük bedelle kendisine sattığını, altınlarını bozdurarak sembolik bedelle yeri aldığını, Borçlar Kanunu'nun 65. maddesi hükmü gereğince ahlaka aykırı amaçla verilen şeyin geri istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan M. G. 'ün 12 ada 23 parsel sayılı taşınmazını 30.12.1993 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 1943 doğumlu olan murisin 06.08.2004 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı çocukları ile dava dışı mirasçıları Ş. G. E. A. , M. G. , N. K. , H. i. G. , Y.. G.., Y. G. , D.G., F. G. , H. G. , T. G. ve H. G. 'ün kaldıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece, çekişmeye konu taşınmazın mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya temlik edildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile tapunun iptaline ve mirasçılar adına miras payları oranında tescile karar verilmiştir. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince, mirasbırakanın başka biri ile evli olmasına rağmen davalı ile birlikte yaşadığı, davalının, mirasbırakanın bu ilişkiyi devam ettirmek amacıyla çekişme konusu yeri kendisine verdiğini savunduğu, esasen bu olgunun dava dilekçelerinde açıkça; ''M M. G. 'ün mirasçılarını miras haklarından yoksun bırakmaktan ziyade N.. M.. ile ikinci evliliğini sürdürmeyi sağlayabilmek amacıyla davaya konu taşınmazı ona devretmek, bağışlamak gereği duyduğunu'' belirten davacıların da kabulünde olduğu açıktır.O hâlde, mirasbırakanın temlikteki gerçek irade ve amacının mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemez.Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.