Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12126 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 10145 - Esas Yıl 2011





MAHKEMESİ: AKÇAABAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 17/12/2010NUMARASI: 2010/336-2010/375Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalıya ait 5 parsel sayılı taşınmazın 3621 Sayılı Yasa gereği kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, taşınmazın kıyıda kalan kısmının tapusunun iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Davanın reddine dair verilen karar, Dairece; “...14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 12/3.maddesine ilaveler getiren 5841 Sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak taşınmazın tamamının 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde tarifi yapılan kıyıda kaldığının tespit edildiği, o halde, bu belirlemeye göre davacı Hazinenin dava tarihi itibariyle davasında haklı olduğu, hal böyle olunca, yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması gerektiği ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükmü gereğince hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiş olması, karar tarihi itibariyle doğru ise de, 5841 Sayılı Yasanın, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 Esas, 2011/77 Esas sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün 23.07.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.Öyle ise; kesin hüküm halini almamış ve usuli kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı karşısında mahkemece 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda inceleme yapılması zorunlu hale gelmiştir.Diğer taraftan, işin esası bakımından kabul kararı verilmesi halinde 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve eldeki davalara da uygulanması gereken 3402 Sayılı Yasanın 36.maddesine bazı ilave düzenlemeler getiren 6099 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağının gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.Taraf vekillerinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.