MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/06/2012NUMARASI : 2010/378-2012/240Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.05.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat G. Ö.. ile temyiz edilenler vekili Avukat H. S.. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, murisin kayden maliki olduğu 7 nolu bağımsız bölümdeki 54/102 payını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak oğlu olan davalıya temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalı ise; çekişmeye konu taşınmazda mirasbırakan annesi, davadışı kardeşi H.K..la birlikte paydaş olduklarını, yüklenci ile yapılan 26/10/2000 tarih, 68760 yevmiyeli Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca 1 nolu dairede yüklenici ile murisin, 3 ve 7 nolu dairede ise muris, kendisi ve dava dışı Haluk Kürşat adına payları oranında sicil kaydının oluştuğunu, 7 nolu bağımsız bölüm dışındaki bölümlerin 3. kişiye satışından elde edilen bedelin aralarında paylaşıldığını, bu konuda bir ihtilaf olmadığını, çekişmeye konu 7 nolu bölümün ise murisin ölünceye kadar bakılması karşılığında ve muris lehine intifa hakkı tesis edilmek suretiyle adına tescilinin sağlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; temliki işlemde muvazaa olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortakmirasbırakanı F. Ö..'ın 12/09/2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacılar, davalı ve dava dışı H. K.. ve Ö. G..'in kaldığı, davacıların murisin çocuklarından Ö.. Ö.. ile Z.. Ö.., davalının ise oğlu N.. Ö.. olduğu, çekişmeye konu kat irtifakı kurulu, 26170 ada, 10 parselde yer alan 7 nolu bağımsız bölümün 54/101 payının murisin adına, 21/101 payının davalı oğlu adına, 26/101 payın ise dava dışı oğlu Haluk Kürşat Özyıldız adına kayıtlı olduğu, muris ile dava dışı oğlu H. K..'ın paylarını 22/12/2004 tarih, 15862 yevmiyeli satış akdi ile davalıya temlik ettikleri ve aynı tarih, 15871 yevmiyeli akitle de muris lehine intifa hakkı tesis edildiği, anılan temliki işlemle davalının çekişmeye konu 7 nolu bağımsız bölümde bağımsız malik olduğu anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l-04-1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ( Borçlar Kanunu'nun 213.) maddesi ve ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Diğer taraftan; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Öte yandan; miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı, yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur. Somut olaya gelince; gerçekten de dava dışı 3 nolu dairenin üçüncü kişiye satışından elde edilen 70.200,00 TL. gelirin HSBC bankası, Cinnah Şubesi aracılığıyla 11/05/2004 tarihinde 23.390 ,00 TL. Ö. Y.. 23,389,00 TL. Z.. Ö.., 13/05/2004 tarihinde ise Özlem Gürer adlarına havale edildiği, 1 nolu bağımsız bölümün 3. kişiye temlikinden elde edilen bedelin Ziraat Bankası, Maltepe Şubesinde murisin hesabına yatırıldığı, nitekim davacıların 1 ve 3 nolu bağımsız bölümlerle ilgili bir ihtilaflarının olmadığını, elde edilen gelirin aralarında paylaştırıldığını, uyuşmazlığın 7 nolu bağımsız bölümdeki murisin payına ilişkin olduğunu ifade ettikleri, öteyandan davacı tanıklarından N. Y..'ın davalının bekâr olduğunu, murisin davalı olan oğlu ile birlikte yaşadığını, davalı tanıklarından A. E.. ve F. D..'in; murisin 2000 yılında hastalandığını, bronşit hastası olduğunu, safra keseninden ameliyat olduğunu, kanser tedavisi gördüğünü, murisin hertürlü maddi, manevi, sosyal ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığını, tedavisinin davalı tarafından üstlenildiğini, 2009 yılında vefatından önce herkese hakkı olan payını, davalı oğlu Namık ile beraber, verdiğini söylediğini, davalının alım gücünün olduğunu, davalı tanığı sıfatı ile dinlenen murisin kızı Ö.G..'in ise; annelerinin sağlığında bütün çocuklarına paylaştırma yaptığını, sadece oturduğu evin kaldığını, kendilerine para verirken ağabeyi olan davalıya da payını verdiğini ve buna rıza gösterdiklerini, taşınmazın bulunduğu arsada davalının zaten payının da olduğunu, murise ölünceye kadar davalının baktığını, maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarının karşıladığını ifade ettiği dosya kapsamı ile sabittir.Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.O hâlde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirastan mal kaçırmak olmadığı ve temlikin bu amaçla gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK' nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.