Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12109 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6917 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : BAFRA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/01/2012NUMARASI : 2010/504-2012/73Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 8 parça taşınmazdaki paylarını 01.02.2007 tarihli akitle üvey oğulları davalılara satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, çekişmeli 8 parça taşınmazdaki paylarını eşinin ölümünden sonra 72 yaşında iken davalılara devrettiğini, üvey oğulları olan davalıların kendisini “bu taşınmazlar ölene kadar senin, öldükten sonra bizim” diyerek kandırdıklarını ve sicilin bu şekilde intikal ettiğini, oysa temlik tarihinden bir süre sonra da davalıların kendisini eşi ile birlikte oturduğu evden kovduklarını, o zaman hata ve hileye düşürüldüğünü anladığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K'nun 28/1 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 36/1) maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; 72 yaşında olana davacının durup dururken tüm malvarlığını teşkil eden 8 parça taşınmazı makul bir neden olmaksızın tek bir işlemle davalılara temlik ettiği görülmekte olup, anılan bu durumun hayatın olağan akışına uygun olduğu söylenemez.Öte yandan; temlik sırasında her hangi bir bedel ödenmediği, iddia, tanık beyanları ile teyit edilmiş olup, davalılar da yargılama süresinde ödeme savunmasında bulunmamışlardır.Keza, tanık beyanları da davalıların davacıya taşınmazların yaşadığı sürece kendisinde kalacağı ve ondan sonra davalılara intikal edeceği biçiminde kandırıldığını teyit eder şekildedir.Yukarıda açıklanan ilke ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, davacının akdin inikadı sırasında iradesinin fesada uğratılması suretiyle satış işleminin gerçekleştirildiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de; her ne kadar davalılar hükmü takdir edilen vekalet ücreti yönünden temyiz etmiş iseler de, yargılama sırasında keşfen belirlenen dava değeri üzerinden harç ikmali yapılmadığından dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden yazılı olduğu şekilde avukatlık parasına hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.