Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1203 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11937 - Esas Yıl 2008





MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/09/2008NUMARASI : 2007/445-2008/311Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı N.'ın eşi dava dışı A. Ö. adlı kişiyle, bu kişinin amcasına ait 2 adet taşınmaz karşılığı dava konusu kayden maliki olduğu 8820 ada 7 parsel sayılı taşınmaz ve üste vereceği 7.000.-YTL ödemek üzere trampa konusunda anlaştıklarını hileli davranış ve sözlerle güven yaratılan A. Ö.e anlaşma doğrultusunda trampa konusu taşınmazların devirlerini sağlamak amacıyla noterden vekaletname ve 7.000.-YTL para verdiğini ancak, vekil A.'in taşınmazının 1/2’sini eşi davalı N.a, diğer 1/2’sini ise A.'in arkadaşı M. O.n eşi olarak tanıtılan davalı Yasemin'e vekaletnameyle tapuda satış göstererek devrettiğini, üstelik trampa konusu arsaların adına geçirilmeyip taşınmazın ve 7.000.-YTL'nin kendisine iade edilmediğini, davalılar ve belirttiği dava dışı A.ve M. Ogan'ın ortak hileli davranışlarla kendisini kandırdıklarını ileri sürerek, dava konusu 9 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescile ve 7.000.-YTL'nin davalılardan tahsiline, olmazsa 45.000.-YTL tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı N.dava açılmazdan önce adına kaydedilen 1/2 payı davacıya devre hazır olduğuna ilişkin ihtarname gönderdiğini, dava açmakta davacı yararının olmadığını, davacının kendisine başvurmaksızın eldeki davayı açtığını, diğer davalı Yasemin ise bedelini ödeyerek taşınmazı aldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, 1/2 paya yönelik davalı Nuray'ın kabulünün bulunduğu gerekçesiyle davalı Nuray hakkındaki tapu iptal-tescil davasının kabulüne, diğer istem konusu davaların ise ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Davacı, niza konusu taşınmazın hileli olarak davalılar Y. ve N. adına tescil edildiğini iddia ederek davalılar Y.ve N.aleyhine eldeki davayı açmış, mahkemece kabul gereğince N. hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı yönünden reddine ilişkin verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı niza konusu olan taşınmazın devri karşılığı olarak kendisine başka taşınmazların takas yoluyla verileceği hususunda dava dışı M.ve A.ile davalı Y. tarafından ikna edildiğini, böyle bir takasın yapılacağı kanaatiyle niza konusu taşınmazın devri için dava dışı A.e vekalet verdiğini ancak, takas yapılmaksızın taşınmazın vekil tarafından davalılar N.ve Y.e devredildiğini belirterek davalılar adına olan tapunun iptali ile bu işlemden dolayı davalılara ödediği 7.000.-YTL’nin tahsilini istemiştir. Dosya kapsamına, toplanan delillere göre davada takasa dayalı inançlı işlemin varlığının ispat edilememesi nedeniyle tapu iptal tescil davasının ve alacakla ilgili davanın reddedilmiş olması kural olarak doğrudur. Ancak, tapudaki devir işlemi vekil aracılığıyla gerçekleştirilmiş olup davacının davasına dayanak yaptığı iddialar arasında vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmış değildir.Bilindiği gibi Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Hal böyle olunca yukarıdaki ilkeler göz önüne alınmak suretiyle tarafların delilleri toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre tapu iptal ve tescil kararı ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, davalı Yasemin yönünden eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.