Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1200 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11833 - Esas Yıl 2007
MAHKEMESİ : CİHANBEYLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/07/2007NUMARASI : 2006/717-2007/542Taraflar arasında görülen davada;Davacı,maliki olduğu 14 parsel sayılı taşınmazı, davalı H...ya verdiği vekaletname ile satış yetkisi olmadığı halde diğer davalı C...’a temlik edildiğini,kendisine bir bedel de ödenmediğini ileri sürüp, tapu iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalılar,davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece,iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi, ,gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanıması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı tapu idaresine husumet düşmeyeceği gözetilerek bu davalı yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Ne varki, dava dilekçesi içeriğine göre davacı vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanmış, ancak mahkemece bu konuda yeterli bir araştırma ve soruşturma amaçlanmamıştır.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda mahallinde keşif yapılarak, gerektiğinde taraf tanıkları yeniden dinlenmek suretiyle, vekilin diğer davalı ile el ve işbirliği içerisine gererek davacıya zararlandırma kastıyla hareket edip etmediği saptanmış değildir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilmek suretiyle araştırma yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilmek suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.2.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.