Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11970 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10528 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: YERKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 24/02/2010NUMARASI: 2006/6-2010/83Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, dava konusu 47 ada 1 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduklarını, davalıların dava konusu taşınmazda bulunan bağımsız bölümleri haksız olarak işgal ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır. Davalılar, dava konusu bağımsız bölümleri taşınmazda 1 / 2 paydaş olan M.. B..’ndan kiraladıklarını savunmuşlar, Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu belirtmişlerdir. Mahkemece, davanın kira sözleşmesine dayalı bulunduğu ve HUMK 8 / II, 1.maddesi gereğince davaya bakma görevinin Sulh Hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili Yerköy Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Karar, davacılar ve davalılar vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı.Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü.Dava fuzuli işgal nedenine dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece uyuşmazlığın (kira) tahliye hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların taşınmazda 1 / 4’er pay maliki oldukları, dava dışı 1/2 pay sahibi Mehmet’in davalılara sözlü olarak kiraya verdiğinin,davalılar ve anılan paydaş tarafından ifade edildiği, dosya içerisinde davacılara gönderildiği anlaşılan 2002 yılına ait banka dekontlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, kira sözleşmeleri kural olarak hiçbir biçim koşuluna bağlı değildir. Kira sözleşmesi sözlü olarak yapılabileceği gibi zımni olarak da vücuda getirilebilir. (18.03.1942 tarih 37 / 6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Öte yandan kira ilişkisi bir hukuksal fiil değil, hakkın durumunun değiştirilmesine veya ortadan kaldırılmasına neden olma niteliği taşır. Bu nedenle senetle ispat sınırının üzerindeki kira bedelini içeren sözleşmelerin yazılı delille ispatı zorunludur. Somut olayda, anılan nitelikte bir yazılı delil yok ise de gerek savunma gerekse dava dışı paydaşın beyanlarından bu paydaşla davalılar arasında sözlü bir kira sözleşmesi yapıldığı kuşkusuzdur. Ancak böyle bir sözleşmenin davacı paydaşları bağlayabilmesi TMK ‘nun 691. maddesi uyarınca pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanmasına bağlıdır. Ne var ki,mahkemece bu konuda yapılan araştırmanın yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Davacıların sözleşmeden haberdar oldukları ve onay verdikleri kendilerine gönderilen paraları aldıkları ileri sürüldüğüne göre bu iddianın doğru olması halinde pay ve paydaş çoğunluğu sağlanmış,başka bir anlatımla Borçlar kanununun 38. maddesi hükmü uyarınca akde icazet verilmiş olacaktır.Banka dekontlarında paranın ne için gönderildiği belirtilmemiş, buna karşın davacılar da bu paraların hangi ilişkiye bağlı olduğunu söylememişlerdir. Öte yandan, eldeki davada kira ilişkisinin varlığının kanıtlanması durumunda davalıların tasarrufunun haksız olduğunu söylemeye; elatmanın önlenmesine karar verilmesine yasal olanak kalmaz. Böylesi bir durumda verilecek karar görevsizlik değil davanın reddi yönünde olmalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece davacıların kira sözleşmesine dolaylı ya da dolaysız biçimde katılıp katılmadıkları konusunda yanların göstereceği delillerin toplanması, ondan sonra bir değerlendirme yapılarak İşin esası hakkında bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir. Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.