MAHKEMESİ : OLTU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/04/2006NUMARASI : 2005/78-50 Taraflar arasında görülen davada; Davacı Belediye, Oltu Çayı ıslah çalışmaları ile oluşan tapuda kayıtlı bulunmayan dava konusu taşınmazın 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi gereğince mülkiyeti kendiliğinden Belediye’ye geçen taşınmazlardan olduğunu ileri sürerek tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, 775 Sayılı Yasanın 3. maddesinin yürürlükten kalktığı 3.7.2003 tarihine kadar taşınmazın Belediye lehine iktisabı için gerekli yasal şartların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile tescile karar verilmiştir. Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimiraporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dava, yasadan kaynaklanan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delilerden, dava konusu tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazın davacı Belediye tarafından Oltu Çayı ıslah çalışmaları esnasında doldurularak oluşturulduğu, 9.6.2003 tarihinde yapılan imar çalışmalarında Belediye mezbahanesi olarak imar planı dahiline alındığı, mahkemece yapılan uygulama sonucu düzenlenen jeoloji ve ziraat mühendisi raporları kapsamından taşınmazın doldurulmak suretiyle Oltu Çayından 6 metre yükseltildiği, dere yatağı vasfında olamadığı arsa niteliğini taşıdığı anlaşılmaktadır. Davacı Belediye, anılan taşınmazın yirmi yıldan fazla bir zamandır kullanımlarında olduğunu, 775 sayılı yasanın 3. md. gereğince öngörülen koşulların lehlerine gerçekleştiğini ileri sürerek tescil isteğinde bulunmuştur. Ne varki, çekişme konusu taşınmazın yasa hükümleri uyarınca mülkiyetinin belediyeye geçip geçmediğinin belirlenmesi için bu konudaki yasal düzenlemelere değinmekte yarar vardır. Özellikle, bu konuda hükümler içeren mülga 1580 ve 775 Sayılı Yasa ile 3194 Sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde çekişmenin çözüme kavuşturulacağı tartışmasızdır. Buna göre; 5393 Sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı 5272 Sayılı Kanunla iptal edilen 1580 sayılı Yasanın 159. maddesinde aynen " Belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah,harman yeri,çayır,mer'a ,koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerin metruk arsaları ve enkazının tasarruf,idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur" şeklindeki düzenleme ile nitelikleri belirtilen taşınmazların sadece tasarruf,idare ve nezaretinin belediyelere intikal edeceği öngörülmüş olup,mülkiyetinin devrine dair bir hükme yer verilmemiştir. Öte yandan 3194 Sayılı İmar Yasasının 11. maddesi hükmü ile de,istisnaları ayrık tutularak nitelikleri madde metninde sayılan Vakıflar Genel Müdürlüğünün Özel İdarenin ve Hazinenin mülkiyetindeki arsa ve arazilerin hangi esas ve usullerle belediyeye devredileceği gösterildikten sonra devrin ancak,valiliğin teklifi,Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır.Buna göre,değinilen yasal düzenlemeler karşısında çekişmeli taşınmazların mülkiyetinin kendiliğinden belediyeye geçtiğinin kabulüne olanak yoktur.Kaldı ki, bu yolda bir işlem yapıldığı da iddia ve ispat edilmiş değildir. Ayrıca, mahkemece hükme dayanak tutulan 20.7.1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 Sayılı “Gecekondu Kanunu”nun “Belediyelere Arsa Sağlanması” başlıklı 3 üncü maddesi, yasadaki istisna halleri ayrık ve yine yasada belirtilen koşulları mevcut olmak kaydı ile Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceğini öngörmüştür. Ancak, anılan yasa hükmü 3.7.2003 tarih 4916 Sayılı Yasanın 38.maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Diğer taraftan, 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 Sayılı Belediye Kanununun geçici 1.maddesi ile de istisna kuralları getirilerek, bu ayrıcalıklar dışında kalan Hazineye ait taşınmaz malların yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ilgili belediyelere bedelsiz devredileceğine ilişkin düzenlemenin 5281 sayılı 31.12.2004 tarihli,25687 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 45/10. maddesi ile 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 44/7. maddesi hükmü ile yürürlükten kaldırıldığı sözü edilen düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin 18.1.2005 tarih 2004/118-2005/8 sayılı kararı ile iptali sonucu yürürlükten kalktığı, sonradan yürürlüğe giren 5393 Sayılı Belediye Kanununda ise benzer bir hükme yer verilmediği bilinmektedir. Bu durumda, mahkemece hükme esas alınan yasal düzenlemelerin hüküm tarihinde mer’i olmadığı açıktır. Buna karşın anılan yasaların yürürlükte bulundukları zaman içerisinde, davaya konu edilen taşınmazların mülkiyetinin nakli bakımından, davanın tarafları yararına bir hakkın kazanılmasının dayanağını teşkil etmeleri halinde bu kazanmaya, “kazanılmış hak” kuralı gereği değer verileceğinde kuşku yoktur. Nitekim mahkemece kazanılmış hak kavramı hükme yapılan dayanaklardan biridir. Öyle ise “kazanılmış hak” kavramı üzerinde de durulmak gereklidir. Hemen belirtmelidirki bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması, hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması, kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder. Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kural (olayımızda, 5272 Sayılı Yasanın geçici 1.maddesi bakımından Anayasa Mahkemesinin iptal hükmü; 775 Sayılı Yasanın 3.maddesi için ilga düzenlemesi) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Somut olaya açıklanan ilkeler gözetilerek bakıldığında; gerek 5272 Sayılı Yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, gerekse 4916 Sayılı Yasa ile 775 Sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair yasal düzenleme öncesi, çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin nizasız olarak davalı belediyeye geçmiş olması halinde, mülkiyetin nakli bakımından tamamlanmış hukuki durumun varlığından ve kazanılmış haktan sözedilebileceği muhakkaktır. Bu konuda şu hususa da değinilmesinde yarar vardır, gerek 5272 Sayılı Kanunun 5281 Sayılı Yasayla iptalinden önceki geçici 1; gerekse 775 Sayılı Yasanın 3 üncü maddesi ifadeleri incelendiğinde, anılan düzenlemelerin konusunu teşkil eden hak, bakımından mülkiyeti kendiliğinden nakleden hükümler olmadığı, lehdarı idarelere tescil isteme hakkı verdiği açıktır. Öyle ise tescilsiz iktisaba ilişkin yasal düzenlemelerin eldeki davaya uygulama olanağının bulunduğu da söylenemez. Şu halde, davada çekişme konusu edilen taşınmaz bakımından, davalı belediye yararına korunmaya değer bir kazanılmış hakkın varlığından da sözedilemez. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün H.U.M.K.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.