Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11863 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10077 - Esas Yıl 2006
MAHKEMESİ : ÇARŞAMBA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/11/2005NUMARASI : 2003/163-412Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, mirasbırakanları H..A...’ın yasal mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla 4 parça taşınmazını davalılara satış ve bağış yoluyla temlik ettiğini ileri sürüp tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.Davalılar, satışların gerçek olduğunu, davacıların mirasbırakanının mal satması için ortada zorlayıcı neden bulunduğunu, yaşlı ve hasta olan murisin tedavi giderlerini karşılamak için taşınmazlarını yakınlarına satmak istediğini, murisin 30 yılı aşkın süredir F...tarafından bakılıp gözetilmesi nedeniyle bir parça taşınmazını F...ye bağışladığını, davacıların murisleri ile sağlığında ilgilenmediklerini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacıların miras bırakanı H.. A..'ın .. parsel sayılı taşınmazını 17.12.1979 tarihli akitle davalı F..'ye bağış yoluyla, 253 parsel sayılı taşınmazını 21.7.1983 tarihli akitle davalı F..'ye satış yoluyla ve .. parsel sayılı taşınmazını davalı M...'e, ..parsel sayılı taşınmazını ise davalı C.'ye 3.8.1987 tarihli aynı akitle ve satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.Davacılar, sözkonusu temliki işlemin kendilerinden mal kaçırma amaçlı olduğunu söyleyerek eldeki davayı açmışlardır.146 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan tarafından davalı F..'ye bağış akdi ile intikal ettirildiği sabittir. Bağış geçerli akitlerden olup bu suretle yapılan temliklerde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur. Öyle ise sözü edilen taşınmaz bakımından davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacıların bu taşınmaza yönelik temyiz itirazları yerinde değildireddine.Ancak, bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince, çekişmeli.ve .. parsel sayılı taşınmazların sözleşmedeki satış bedelleri ile saptanan gerçek değerler arasında aşırı fark bulunduğu açıktır. Diğer taraftan az da olsa satış bedelinin miras bırakana davalılarca ödendiği de kanıtlanamamıştır. Bunun yanında miras bırakanın davalıların aile ortamı içinde yaşadığı tanık anlatımları ile belirlenmiştir. Taşınmazların miras bırakan tarafından satılması için makul ve geçerli bir neden ileri sürülmemiştir. Bu durumda, açıklanan bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde ...parsel sayılı taşınmazlar bakımından yapılan temliki işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, anılan taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.