Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11848 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5644 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2012/186-2013/548Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .... 'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, 5737 Sayılı Yasanın 17. maddesine göre taşınmazın aslının vakıf olduğunun tespiti ile kayyım hesabına yatırılan kamulaştırma bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.Davacı, 23 parsel sayılı taşınmazda 4/72 pay sahibi olan mutasarrıfının gaip olması nedeniyle kayyım tayin edilerek kamulaştırma bedelinin kayyıma ödendiğini, 5737 Sayılı Yasanın 17. maddesine göre taşınmazın aslının vakıf olduğunun tespiti ile kayyım hesabına yatırılan 51.543,59 TL kamulaştırma bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, taşınmazın taviz bedeli yatırılarak vakfın taşınmaz ile ilişiğinin kesildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 5737 Sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca aslı vakıf olan taşınmazın Hazine adına tescili mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 23 parsel sayılı taşınmazda 4/72 payın A. M. adına kayıtlı iken Fatih 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1174 esas 2010/271 karar ve 6.6.2010 günlü kararı ile 23 parsel sayılı taşınmazda paydaş olan A. M. ve babasının gaip olması nedeniyle .... Defterdarının yönetim kayyımı tayin edildiği, sonrasında taşınmazın kamulaştırılması sonucu Hazine adına tescil edildiği ve kamulaştırma bedelinin kayyım hesabına yatırıldığı anlaşılmaktadır.Öte yandan; taşınmazın kaydında "............... Vakfından icareli" şerhinin bulunduğu ve vakfiye kayıtlarına göre de anılan vakfın sahih vakıflardan olduğuda görülmektedir.Hemen belirtmek gerekir ki; icareteynli bir taşınmazın asıl maliki mutasarrıfı değil, vakıf tüzel kişiliğidir. Mutasarrıf adına oluşturulan kayıt mülkiyete değil, tasarrufa delalet eder. Mahluliyet sonucu taşınmaz aslına yani vakfına rücu eder. Tescil kararı yenilik doğurucu değil açıklayıcı nitelik taşır.Diğer taraftan, mutasarrıf iken mirasçı bırakmadan ölen yada yitik kaçak olan kişilerin malları Türk Medeni Kanununun 501.maddesi uyarınca Hazineye kalmakta ise de, yasa koyucu vakıf mallarının tasfiyesi amacıyla 2762 Sayılı Yasanın 2888 Sayılı Yasa ile değişik 27-28-29 maddeleriyle düzenlemeler yapmış ve 29.maddesiyle mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlardaki maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar (22.9.1983) ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edip de bu husus yine aynı tarihe kadar Hazine adına tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazlar mahlulen vakfına rücu eder” hükmünü getirmiştir. Oysa 27.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun 17.maddesi ile de tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir” demek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır.O halde, bir taşınmazın vakfı adına tescil edilebilmesi ya da buna bağlı olarak somut olayda olduğu gibi kamulaştırma bedelinin vakfına ödenebilmesi, mutasarrıfının mirasçı bırakmadan öldüğünün ya da kaçak yitik olduğunun belirlenmesine bağlıdır.Oysa; eldeki davada, mirasçı bırakmadan öldüğü ileri sürülen A. M. hakkında nüfus kayıtları getirtilmemiş, mirasçılarının bulunup bulunmadığı ortaya çıkartılmamış, sadece Fatih 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/1174 esas sayılı dosyasındaki emniyet vasıtası ile yapılan araştırma ile yetinilmiştir. Bu durumda, mahkemece hüküm kurmaya esas teşkil edecek biçimde yeterli araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca; A. M. hakkında hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı yasanın geçici 3. maddesi delaleti ile 1086 sayılı HUMK.nun 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.