Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11739 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 9690 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : SİVAS 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/07/2007NUMARASI : 2005/78-2007/203Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalıya ait eski yapıların maliki olduğu 16 sayılı imar parselinde kaldığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeli yapıların davacı parselinde kaldığının keşfen saptandığı gerekçesiyle, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmiştir.Karar, davalı ve müdahiller tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ... ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 16 sayılı imar parselinin kayden davacıya, 17 sayılı imar parseli ile 18 sayılı imar parselinin 416/426 payının ise kayden davalıya ait bulunduğu, çekişme konusu iki adet ahşap yapının davalı ile davaya katılanların miras bırakanı olan Z...İyilik adına kayıtlı 88 sayılı kadastral parsel içerisinde iken, imar uygulaması sonucunda bu yapılardan birinin tamamen, diğerinin kısmen 16 parsel sayılı davacı taşınmazı içerisinde kaldığı ve taşan kısmının yıkımı halinde kalan bölümünün tek başına kullanılamayacağı anlaşılmaktadır.Davacı, anılan yapılar nedeniyle eldeki davayı açmış ; davalı ise, hiç olmazsa yapı bedellerinin ödenmesi gerektiğini savunmuştur.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur. Somut olayda, yıkımı istenen yapıların davalı ve katılanların miras bırakanının mülkiyetindeki 88 sayılı kadastral parsel içerisinde iken, imar işleminden dolayı kısmen ve tamamen davacının imar parselinde kaldıkları belirlendiğine göre yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde yapıların (muhdesatın) yapı bedelleri ödenmeden davanın kabul edilemeyeceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, bilirkişi tarafından saptanan yapı bedellerinin depo edilmesi için davacıya önel tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.12.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.