MAHKEMESİ: VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 13/01/2011NUMARASI: 2010/149-2011/4Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalıların miras bırakanı adına olan 4 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığını ileri sürerek, tapu iptal ve terkin isteğinde bulunmuşturBir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın kabulüne ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece; “ ...her davanın açıldığı tarihteki koşullara tabi olduğu ve dava tarihi itibarı ile davacı Hazinenin davasında haklı olduğu buna bağlı olarak yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerekeceği gözetilerek yasal düzenlemeler karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, önceden yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın temyizi üzerine; dava tarihi itibariyle davacı Hazinenin davasında haklı olduğu, buna bağlı olarak yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerekeceği gözetilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyulduktan sonra davanın hak düşürücü süreden reddine, avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalı taraftan tahsiline karar verilmiştir.Gerçekten de işin esası bakımından 5841 Sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra meydana gelen değişiklik karşısında doğru olduğu söylenemez. Buna göre, işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı birleştirme Kararına göre belirlenen kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır. Bunun yanında, davanın tamamen veya kısmen kabulü halinde de 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetileceği de izahtan varestedir.Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.