MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/09/2004NUMARASI : 2002/1217-557Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı eşi C...’in kendisine uyguladığı tehdit ve baskılar sonucu aldığı vekaletname ile, maliki bulunduğu dava konusu taşınmazı diğer davalıya tapuda satış şeklinde muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptaliyle adına tescil isteminde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı M..’in taşınmazı iyi niyetle satın aldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın Reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.6.2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen C..A..vekili Avukat. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili avukat ile dosyadaki mevcut adresine davetiye çıkartılmasına rağmen diğer temyiz edilen vekili avukatın gelmediği görüldü, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, baskı ve tehditle alınan vekaletnamenin kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı D.'ye ait ..parsel sayılı taşınmazdaki çekişme konusu B Blok ..nolu bağımsız bölümün sonradan boşandığı eşi C.'e 27.11.2001 tarihinde verilen vekaletname kullanılmak suretiyle 17.1.2002 tarihinde satış yoluyla davalılardan M...Ö...'e intikal ettirildiği anlaşılmaktadır.Davacı, vekaletin baskı ile alındığı ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; davacının kayden maliki olduğu dava konusu taşınmaz ile diğer bazı taşınmazlarının vekili C..A..tarafından temlik edildiği, bunlardan ..ada .. parsel sayılı taşınmazdaki ..ve .. nolu bağımsız bölümler bakımından Gaziantep 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/994 Esas sayılı dosyası ile aynı hukuki sebebe dayalı olarak dava açıldığı bu davanın derdest bulunduğu görülmektedir. Öte yandan, vekil C..ile davacı D...'nin karşılıklı olarak açmış oldukları boşanma davasının da Gaziantep 1.Aile Mahkemesinde kabul ile sonuçlanıp temyiz edilmeksizin kesinleştiği sabittir.Anılan boşanma kararının gerekçesinde, davacının baskı sonucu C..e vekalet verdiği belirtilmiştir. Bu vekaletnameye dayalı olarak yapılan temlikler yönünden derdest dava bulunduğuna göre, eldeki davada kullanılan vekalet bakımından bir bağın bulunduğu açıktır.O halde, öncelikle HUMK'nun 45.maddesi uyarınca Gaziantep 5.Asliye Hukuk Mahkemesinde derdest olan dava dosyası ile eldeki davanın birleştirilmesi hususunun düşünülmesi yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde her iki dosyadaki delillerle birlikte değerlendirme yapılması ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetli değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.