Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11648 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3299 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2013/211-2013/213Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Ş. H. vekili, davalı Mustafa ve dahili davalı Ahmet vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.10.2015 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Ş.. B.. vekili Avukat İbrahim Yılmaz, dahili davalı A.. Ö.. vekili Avukat F. K. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat, diğer temyiz eden davalı M.. Ş.. gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava,yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı Vasisi, davacının mirasbırakanı kardeşi A.İ. B. 'un maliki olduğu 125 ada 16 parsel sayılı taşınmazın mesken niteliğindeki 10 nolu bağımsız bölümünün satılması için eşi olan davalı Ş.. H. 'yı vekil tayin ettiğini, vekil eden murisinin öldüğü ve vekâletname hükümsüz kaldığı hâlde, davalı vekil Ş. tarafından taşınmazın satış suretiyle emlakçılık yapan diğer davalı Mustafa’ya satış suretiyle temlik edildiğini ileri sürerek geçersiz vekâletname ile yolsuz olarak tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuş; dava açıldıktan sonra taşınmazın dâhili davalı A. ’e satış suretiyle temlik edilmesi nedeniyle anılan kişi davaya dahil edilmiş; yargılama aşamasında davacı kısıtlı Nadide 19.03.2008 tarihinde öldüğünden yasal mirasçıları kendilerini vekil ile temsil ettirmişlerdir.Davalı Ş.H. , husumet itirazında bulunarak, çekişmeli taşınmazın gerçek malikinin muris değil kendisi olduğunu ve murisin kanser tedavisinde kullanılmak amacıyla ölümünden önce diğer davalı Mustafa'ya haricen satıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Davalı Mustafa, emlakçılık işi ile uğraştığını, çekişmeli taşınmazı önce 38.000,00 TL bedelle haricen satın aldığını,bilahare tapuda devir işleminin yapıldığını, dava dilekçesi tebliğ edilmeden ve davadan haberi olmadan taşınmazı devrettiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Dahili davalı A., kayda güvenerek taşınmazı iyiniyetle satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın hukuki değeri bulunmayan vekaletname kullanılarak satıldığı, işlemlerin baştan itibaren geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, "ilk temlikin yolsuz olduğu, ancak 2. el durumunda olan dahili davalı A.'in iyiniyetli olup olmadığı yönünde hiçbir araştırma yapılmadığı..." gerekçesi ile bozulmuş ,mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı M. ile dahili davalı A. 'in kayınbirader-enişte oldukları ve akitteki değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında dört kat fark bulunduğu bu durumda dahili davalı A. 'in iyiniyetli olduğundan sözedilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece "kısa karara çelişkili gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Kabule göre de, çekişmeli taşınmazın son kayıt maliki olan davalı Ahmet üzerindeki sicil kaydının iptaline karar verilmesi gerekirken, kayıt maliki olmayan davalı M. yönünden iptale karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, yargılama sırasında davacı N. 'nin öldüğü, bu durumda Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesi gereğince ölümle hukuki şahsiyetin son bulduğu hususu gözetilmeksizin ölü kişi ( davacı N. ) adına tescil kararı verilmiş olması da isabetsizdir. " gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı M. ile dahili davalı A.'in kayınbirader-enişte olduğu ve akitteki değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında dört kat fark bulunduğu bu durumda dahili davalı A.'in iyiniyetli olduğundan sözedilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi olanağı bulunmamasına göre davalı Ş. H. vekili ve davalı M. 'nın temyiz itirazlarının reddine.Dahili davalı A. vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Bozma sonrasında son kayıt maliki A.'in Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi anlamında iyiniyetli olmadığına dair bir kanıt ve belgenin dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır.Her ne kadar akitte gösterilen bedel ile saptanan gerçek bedel farklı ise de bedeller arasındaki aşırı oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı olmadığı gibi tanık olarak dinlenen E.ile dahili davalı A. arasında akrabalık ilişkisi olduğu halde sanki davalı M. ile dahili davalı A. akrabaymış gibi değerlendirilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hâl böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabul edilmesinde isabet yoktur. Dahili davalı A. vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden dahili davalı A.. Ö.. vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 12.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.