Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11598 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 7776 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ: KOCAELİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/12/2011NUMARASI: 2010/236-2011/678Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı idare vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenilmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 241 ada 2 parsel sayılı taşınmazın şuyulandırma suretiyle paylı mülkiyet üzere olup, davacı idare ile davalılardan Y.’un kayden paydaş oldukları, diğer davalıların ise, kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.Davacı, anılan taşınmaza davalıların müdahale ettiklerini, taşınmaz zeminin beton kaplama ile kaplandığı, batı ve güney sınırında yeşil alan olup, parsel üzerinde sivil araçların park halinde bulunduğu, ayrıca sökülebilir totem dikildiğinin önceden yapılan tespit sonucu saptandığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" şeklinde mülkiyet hakkının içeriği belirlenmiştir. Öte yandan, elatma bir haksız fiil olup, taşınmaza fiilen müdahale eden aleyhine elatmanın önlenmesi davası açılabileceği kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; gerek dava açılmadan önce yapılan tespit sonucu ve gerekse mahkemece yapılan uygulama neticesinde çekişmeli taşınmazın zemininin büyük kısmının beton kaplama ile kaplı olduğu, batı ve güney sınırlarında bordür ile ayrılmış yaklaşık 5 metre genişliğinde yeşil alan bulunduğu belirlenmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü, anılan beton kaplama ve yeşil alanın kim tarafından ve ne zaman yapıldığı, başka bir ifadeyle davalılarca meydana getirilip getirilmediğinin saptanmasına ve dava konusu taşınmazı davalıların kullanıp kullanmadıklarının belirlenmesine bağlıdır. Anılan hususların, tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceği de kuşkusuzdur. Öte yandan, belirlenen imalatları davalı Y.’un yapmış olması veya davalı Y..’un kullanımının bulunması halinde paylı mülkiyet hükümlerinin gözetilmesi gerekeceği de tartışmasızdır. Ne var ki, mahkemece bu yönde yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle davacı idarenin bildirdiği tanıklar da dinlenilerek tarafların tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.