MAHKEMESİ : MERSİN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/04/2006NUMARASI : 2005/563-213Taraflar arasında görülen davada;Davacı, müştereken malik oldukları ..ve ..parsel sayılı taşınmazdaki paylarını izin olmadan davalının 3 yıldır ekip sürmek suretiyle işgal ettiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir.Davalı, aralarında fiili kullanım hususunda anlaşarak dava konusu taşınmazları davacı Nebi ile birlikte kullandıklarını, davacı K.’in ise başka taşınmazdaki kendi payını kullandığını, intifadan men koşulu gerçekleşmediğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tarafların tamamının taşınmazlardaki payları karşılığında yer kullandıkları, haksız kullanımın söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı K..B...vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ’raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden; çekişme konusu ...ve .. parsel sayılı taşınmazların davacılar ve davalı adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı bulunduğu, taşınmazları davacı N.. ile davalı H..'ın birlikte kullandıkları, buna karşın davacı K..in taşınmazlarda kullandığı bir bölümün mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.Davalı, davacının bu taşınmazlardaki payına karşılık başka bir taşınmazı kullandığını savunmuştur.Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazlarda tarafların paydaş oldukları taksimin parsellerin paylaşılması şeklinde yapıldığı, her bir parselde yukardaki ilkeler uyarınca fiili kullanma biçiminin oluşmadığı görülmektedir.Hemen belirtmek gerekir ki, paydaşlar arasında fiili kullanma biçimine veya harici taksime değer verilebilmesi için, o kullanma biçimi yada harici taksimin aynı parsele yönelik olması, tüm paydaşları bağlayıcı nitelik taşıması gerekir.Parsellerin paylaşılması şeklinde oluşan kullanma biçimine değer verilemez ve böyle bir kullanma biçimi Türk Medeni Kanununun 688 ve takip eden düzenlemesinde öngörülen paylı mülkiyet hükümlerine uygun olmayıp kullanma biçimi hukuki himaye görmez.Hal böyle olunca, tümü davalı ve davacı N. tarafından kullanılan parseller yönünden öteki davacının payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı K... temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 23.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.