MAHKEMESİ: ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 08/02/2006NUMARASI: 2004/553-55Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, davalılarla paydaş oldukları ..ve .. parsel sayılı taşınmazlara davalıların kullanımlarını engellemek suretiyle tecavüz ettiklerini ileri sürüp; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.Bir kısım davalılar, dava konusu taşınmazlara herhangi bir müdahalelerinin olmadığını, doğrudan destekleme gelirlerinin davacılar tarafından alındığını ve bu nedenle zilyetliğin davacılarda olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davacılara tanık listelerini ibraz etmesi için 10 gün kesin süre verilmesine rağmen tanık listesinin sunulmadığı, dava konusu taşınmazlarla ilgili doğrudan destekleme primlerinin davacılarla akraba olan H...Ç...ın aldığı ve böylece davacıların davalarını ispat edemedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakim'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacıların kesin süre içerisinde tanık listelerini sunmadıkları ve böylece davalarını ispat edemedikleri gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkca belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK.nun l59. maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın l63. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekirki,ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazan davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önliyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. Somut olaya gelince; mahkemece 7.3.2005, 27.4.2005 ve 7.12.2005 tarihli oturumlarda, davacılar vekiline tanık listesini sunması yönünde verilen süre ve kesin süreye ilişkin yerine getirilmediği takdirde müeyyidesi gösterilmeyen ara kararlarının yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde yasal koşulları içerdiği söylenemez.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler gözününde tutulmak suretiyle tarafların dayandıkları ve dayanacakları tüm delillerinin toplanıp, yeterli araştırma ve soruşturmanın yapılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.