Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11577 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2395 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : SAVAŞTEPE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/10/2013NUMARASI : 2012/117-2013/139Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.10.2015 Perşembe günü saat 9.23 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ....'nın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan H. C.'ın maliki olduğu 4 parsel sayılı taşınmazını ileride davalı H. 'a devredilmek üzere diğer davalı Z. 'ye satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile mirasçılar adına tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, iddiaların yerinde olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı Zekayi yönünden muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı, diğer davalılar yönünden ise satış işleminin tarafı olmadıkları gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 4 parsel sayılı taşınmazın öncesinde kadastro çalışması sonucu 30.6.1987 tarihinde davalı A. adına tespit edilerek adına sicil kaydının oluştuğu, 9.4.1993 tarihinde Ali tarafından 1/2 payın muris H.'ye bağış suretiyle temlik edildiği, 26.10.2004 tarihli resmi senet ile muris Hafize'nin 1/2 payı davalı Z.'ye satış suretiyle tapuda devrettiği, 21.12.2004 tarihinde davalı Ali'nin de aynı taşınmazdaki 1/2 payını davalı Z. 'ye satış suretiyle temlik ettiği ve Z. 'nin anılan taşınmazda tam malik olduğu, mirasbırakan Hafize'nin 27.9.2012 tarihinde ölümü üzerine eşi davalı A. ile müşterek çocukları davalı H. ve davacıların kaldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mirasbırakan H.'nin mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, taşınmazın gerçek değeri ile satış değeri arasında aşırı fark bulunduğu, taşınmazda pay alan davalı Zekayi'nin taşınmazı hiç kullanmadığı ve diğer davalı H.'ın da kayınpederi olduğu anlaşılmaktadır.Öyle ise, anılan bu olgular, tanık anlatımları yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek iradesinin aracı kullanmak suretiyle oğlu Hakan'a mal kaçırma amaçlı temlik olduğu kabul edilmelidir.Hâl böyle olunca, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazda yaptığı 1/2 pay temliki yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.