MAHKEMESİ: ARABAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 21/12/2011NUMARASI: 2010/128-2011/215Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 938, 991, 503 ve 677 parsel sayılı taşınmazlar ile 50 parsel sayılı taşınmazın 861/4608 payının tarafların miras bırakanı M. Ç. adına kayıtlı olduğu, M.Ç.'in 20.11.1981 tarihinde ölümü ile geride davacı ve davalı konumundaki torunları ile dava dışı çok sayıda mirasçısının kaldığı anlaşılmaktadır.Davacı, anılan taşınmazlardaki miras paylarını davalının 09.08.1999 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava dışı B. Ç.'e sattığını, B.'in de 30.01.2004 tarihli temlikname ile kendisine devrettiğini, murisin ölümünden sonra mirasçılar arasında yapılan harici ve fiili taksim neticesinde sözkonusu taşınmazların kendisine verildiğini, davalının herhangi bir hakkı kalmadığı halde taşınmazlar üzerindeki fındık ağaçlarının mahsulüne müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, fındık mahsulüne el konularak yediemine teslim edilmesi istekli eldeki davayı açtığı görülmektedir. Mahkemece, davacının sunduğu satış vaadi sözleşmesi ile temliknameye değer verilerek davalının taşınmazlardaki hak ve hisselerini devrettiği ve müdahalesinin haksız olduğu gerekçeleri ile 677 parsel dışındaki taşınmazlar yönünden elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, 677 parsel yönünden açılan davanın ise kesin hüküm sebebi ile reddine karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki; tapulu olan taşınmazların temliki 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddesi, Borçlar Kanunu'nun 213. maddesi, (11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. maddesi), Türk Medeni Kanunu'nun 706. maddesi ile Noterlik Kanunu'nun 60. maddesi hükmü gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken değer taşınmaz. Bir başka ifadeyle harici satış mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmez. İştirak halinde malik olunan bir taşınmazdan haricen pay satın alınması sahibine sadece kişisel hak bahşeder, mülkiyet hakkı sağlamaz. Diğer taraftan, bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere TMK'nın 706, BK'nun 2l3 (11.01.2011 tarihinde kabul edilen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237. maddesi), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Hal böyle olunca; harici satın almanın sahibine kişisel hak sağlayacağı ve mülkiyet hakkı vermeyeceği dikkate alınarak, eldeki davanın paydaşın paydaşa karşı açtığı elatmanın önlenmesi davası olması nedeniyle, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.