Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11571 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6951 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ: AKÇAABAT SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 20/12/2011NUMARASI: 2010/821-2011/1015Yanlar arasında görülen çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece dava dilekçesinin reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, elatmanın önlenmesi ve tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın idari yargıda açılması gerektiği ve görevsiz olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir. Ne var ki, dava dilekçesinde sadece tazminat isteği yönünden değer bildirildiği, elatmanın önlenmesi isteği yönünden bir değer bildirilmediği, yargılama sırasında da bu yönden harç ikmali yapılmadan sonuca gidildiği görülmüştür.Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK'nun 413 (6100 Sayılı HMK'nın 120. maddesi) ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın , elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır. Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Hal böyle olunca; elatma isteği yönünden davacı tarafa yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda harç ikmali yaptırılması ve ondan sonra işin esasına girilmesi gerektiği halde, belirtilen hususların gözardı edilerek sonuca gidilmiş olması doğru değildir.Diğer taraftan, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; çekişme konusu 2922 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya ait olduğu, davacının 61-75 K.K. nolu Ayrım-Akçaköy il yolu km 14-100'deki yolun sularının drene edilmemesi sebebi ile beş yıldan beri taşınmazına akarak kapama fındık bahçesini tahrip ettiğini ve kullanılamaz hale getirdiğini, bu konuda davalıya defalarca başvuru yaptığı halde sonuç alamadığını ileri sürerek, gerekli tesisatın yapılmak suretiyle elatmanın önlenmesi, ürün kaybı ile arazinin eski hale getirilmesi için tazminata karar verilmesi istekli eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere 11.02.1959 tarih, 17/15 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereğince kamu kuruluşları tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre yapılan işlem ve eylemler sonucu zarar gören veya kamu kuruluşlarınca yeni yasa hükümleri uyarınca yapılan tesisleri kullanma ve bakma sorumluluğu sonucu doğan zarar nedeniyle açılacak davaların idare mahkemesinde görülmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki bir kamu kuruluşunun dilediği gibi kişilerin mallarına elatma hakkı da mevcut değildir. Başka bir anlatımla bir tesisin plan ve projeye uygun bir biçimde yapılması sırasında veya bakma ve kullanma aşamasında zarardan kaçınılamıyor ve zorunlu olarak zarar doğmakta ise de bu davaya bakma görevi idari yargıya aittir. Ancak böyle bir zorunluluk mevcut değilse kamu kuruluşunun yaptığı eylem ve işlemde bir keyfilik bulunuyor ve bu davranış bir haksız fiil niteliğini taşıyorsa böyle bir davaya genel yargıda bakılması gerekir. Somut olayda, davacının zararı plan ve projeye uygun idari idari bir işlemin kaçınılmaz sonucu olmayıp gerekli tedbirlerin alınması suretiyle önlenilebilecek bir zarardır.O halde kabule göre de; işin esasına girilip varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.