Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11570 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19518 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KOCAELİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/10/2012NUMARASI : 2011/538-2012/457 Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istekli asıl davanın ve tazminat talepli karşı davanın yapılan yargılaması sonunda, yerel mahkemece, davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı karşı davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi . raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat; karşı dava tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HMK'nun 298. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada 6100 sayılı HMK'nun 294.maddesinin 4. Fıkrasının verdiği imkandan yararlanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılabilmektedir. İşte bu gibi hallerde, daha sonra yazılan gerekçeli kararın, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Somut olayda; kısa kararda, asıl dava yönünden olumlu- olumsuz bir hüküm kurulmadığı halde, gerekçeli kararda, "asıl davanın kabulüne, ada 245 parsel 7'de davalı H.. E.. adına kayıtlı taşınmazın 2642/12522 hissesinin iptaline, bu kısmın davacı adına tesciline " demek suretiyle, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, bu konudaki 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı da gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, işin esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.