Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11549 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21665 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ISPARTA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/09/2013NUMARASI : 2012/221-2013/425Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacılar, miras bırakan Ö.A..'ün kayden maliki olduğu 1543 ada 23 ve 1582 parsel sayılı taşınmazları mirasçılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak satış yoluyla ikinci eşi olan davalıya temlik ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Mahkemece, satış bedeli ile gerçek değer arasında oransızlık bulunduğu, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığı, davalının akit tarihinde alım gücünün bulunmadığı, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden; 25.02.1937 doğumlu miras bırakanın ilk eşi Fatma ile birlikte davacıları 1984 yılında evlat edindiği, ilk eşinin ölümünden sonra 10.01.1970 doğumlu olan davalıyla 10.01.2011 tarihinde evlendiği, 25.06.2012 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davanın taraflarının kaldıkları, davacı Mevlüt'ün 1962, Neslihan'ın ise 1965 doğumlu oldukları, çekişmeli taşınmazların miras bırakan ve davacılar adlarına paylı mülkiyet üzere kayıtlı iken davacıların paylarını 10.12.2010 tarihinde miras bırakana, miras bırakanın da aynı gün dava dışı 1480 ada 5 parsel sayılı üzerinde dükkan olan taşınmazını davacılardan Mevlüt'e satış yoluyla devrettikleri, miras bırakanın intifa hakkını üzerinde bırakarak çekişmeli taşınmazları 01.04.2011 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiği, yine dava dışı 152 ada 60 parsel sayılı taşınmazı davacılar henüz 20-23 yaşlarında iken dava dışı Tuncay Es'ten bedelini ödeyerek satın aldığı ve davacılar adlarına tescil ettirdiği, üzerine de 4 katlı bina yaptığı anlaşılmaktadır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; mirasbırakanın dava dışı 1480 ada 5 parsel sayılı üzerinde asma katlı dükkan olan taşınmazı davacılardan Mevlüt'e satış yoluyla devrettiği, yine dava dışı 152 ada 60 parsel sayılı taşınmazı üçüncü kişiden bedelini ödeyerek satın alıp davacılar adına tescil ettirdiği ve üzerine 4 katlı ev yaptığı tüm dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda miras bırakanın mal kaçırma kasdının bulunmadığı, tüm mirasçılarını kapsar biçimde paylaştırma yaptığı sunucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazı değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.