Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11503 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 5404 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : TRABZON 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/02/2007NUMARASI : 2002/127-2007/19Taraflar arasında görülen davada;Davacı, mütegayyip eşhastan kalan ve miktar fazlası Hazineye ait olmak üzere 7000 m2 olarak tevzi edilen taşınmazın, kadastroca 14020 m2 olarak 781 parsel sayısı ile tespit edildiğini, yenileme çalışmaları sonucu 109 ada 20 parsel sayılı 13403 m2 yüzölçümünde davalı adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, tapu miktar fazlasının iptali ile Hazine adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalı, davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, kayıt miktar fazlasına ilişkin tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı Hazine, çekişme konusu taşınmaza uygulanan tapu kaydının yüzölçümünün daha az olmasına karşın, davalı adına daha fazla yer tespit edildiğini ileri sürerek kayıt miktar fazlasına ait tapunun iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.Davalı, eski 781, yeni 20 parsel sayılı dava konusu taşınmaza kadastro tespitinde uygulanan 04.04.1944 tarih 108 nolu tapu ve bunun tedavülü olan 31.01.1956 tarih 198 nolu tapudan başka 01.02.1956 tarih 1 nolu tapu kaydının bulunduğunu ve bu tapununda dava konusu taşınmaza ait olduğunu savunmuştur.Ancak, mahkemece tapu kaydı getirtilerek yerinde uygulaması yapılmamış kapsamı tayin edilerek çekişme konusu parselin tapu kapsamında kalıp kalmadığı saptanmamıştır.Hemen belirtilmelidir ki, miktar fazlası Hazineye ait olmak koşulu ile temlik edilen taşınmazdaki çıkan fazlalığın Hazineye ait olacağı kuşkusuzdur. Ancak, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 20/D. maddesi uyarınca temlik edilen taşınmazın ve buna ilişkin kaydın sabit sınırlı olması ve 10 yıl süreyle kayıt maliki tarafından kullanılması halinde çıkan fazlalık konusunda Hazinenin bir hakkının bulunmayacağı tartışmasızdır. Öte yandan, çıkan fazlalığın Hazineye ait olacağı şerhini havi bir tapu kaydının kadastro sırasında bir taşınmaza uygulanması sonucu şayet tutanağına bu yolda bir şerh düşürülmemişse ve miktar fazlasının vasıf ve niteliği itibarı ile özel mülkiyete konu olabilecek yapıya haiz olması halinde 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin gözetilmesi gerekeceği, yok eğer kadastro sırasında veya 10 yıl içerisinde kadastro tutanağına veya oluşan sicil kaydına tapudaki miktar fazlalığının Hazineye ait olacağı şerhi aynen intikal ettirilmişse anılan şerhin kayıt malikini bağlayacağı ve hak düşürücü süre ile ilgili 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinin gözetilemeyeceği tartışmasızdırBilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Türk Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi, gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınarak, davalının savunmasında belirttiği, geldisi 04.04.1944 tarih 162 nolu tapu kaydı olan 01.02.1956 tarih 1 sıra nolu tapu kaydının tüm tedavül kayıtlarıyla birlikte usulüne uygun olarak keşif yerinde uygulanması, bu tapunun dava konusu yere ait olup olmadığının belirlenmesi, ait olduğunun belirlenmesi halinde davada dayanılan gittisi 31.01.1956 tarih 198 sıra nolu tapu olan 04.04.1944 tarih 108 sıra nolu tapu kaydı ile birlikte değerlendirilmesi ayrı ayrı kapsamlarının gösterilmesi ve keşfi izlemeye elverişli olacak şekilde rapor ve kroki düzenlettirilmesi değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturmayla ve yetersiz uygulamayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.