Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11483 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10398 - Esas Yıl 2006
MAHKEMESİ : ZEYTİNBURNU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/07/2006NUMARASI : 2004/184-187Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu ..ve ..parsel sayılı taşınmazların davalı S.S.K. tarafından 6183 Sayılı Yasa uyarınca yapılan cebri icra yoluyla davalı şirkete ihale edildiğini, ihale kesinleşmeden davalı tapu idaresininde kusuruyla tapudan intikallerin yapıldığını, ihalenin feshi davası açtığını, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptal, tescil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmazların davalı şirkete intikalinin dayanağı ihalenin iptal edildiği, tescilin dayanaksız kaldığı gereçesiyle davalılar S.S.K. ve şirket yönünden davanın kabulüne, davalı tapu sicil müdürlüğü yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiştir.Karar, davalılar S.S.K. ve G..Turizm vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.11.2006 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden S.S.K. Başkanlığı vekili Avukatile temyiz edilen vekili Avukat...geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, yolsuz tescil nedeniyle tapu iptal, tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda "davanın kabulüne" denildiği halde gerekçeli kararda "davalı Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden açılan davanın husumetten reddine" denilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre şimdilik öteki hususların incelenmesine yer olmadığına; 4.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 450.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 21.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.