Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11479 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 13187 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: KIRKLARELİ SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 15/02/2012NUMARASI: 2011/721-2012/169Yanlar arasında görülen “muarazanın giderilmesi ve eski hale getirme bedelinin tazmini” davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; muarazanın giderilmesi ve eski hale getirme bedelinin tazmini isteğine ilişkin olup mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 971 ada, 9 parsel sayılı taşınmazda davacının, sınır komşusu 6 parsel sayılı taşınmazda da davalının bağımsız malik olduğu anlaşılmaktadır.Davacı; davalı ile sınır komşusu olduklarını, kendi kadastral parsel sınırı içinde yaptığı "ihata duvarı boyunca" davalı tarafından yapılan kazı çalışması sonucunda duvarının yıkıldığını ve yenisinin yapılmasının da engellendiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.İddianın bu içeriği ve niteliğine göre taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 737. ve devam eden maddelerinde öngörülen komşuluk hukuku hükümlerine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.Hemen belirtilmelidir ki; çağda?? hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.Bunun için de zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde, hükme elverişli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki, dosya kapsamı ve yapılan araştırma ile komşuluk hukuku açısından davalı eyleminden dolayı bir zararın oluşup -oluşmadığı anlaşılamadığı gibi HMK'nun 26. maddesi (HUMK'nun 74.) gözardı edilerek talep sonucu dışına çıkıldığı, 971 ada, 6 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar arasındaki sınırı teşkil eden duvarın, kadastral sınırlara uygun olduğu, tecavüzün bulunmadığı yönünde yapılan saptamaya dayalı olarak sonuca gidildiği görülmektedir.Hal böyle olunca; mahallinde konunun uzmanı üç kişiden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılması, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda ihata duvarının davalının eyleminden kaynaklı yıkılıp-yıkılmadığının, davacının bir zararının doğup doğmadığının ortaya konulması, istinat duvarının yapılmasının zorunlu olup -olmadığının saptanması, muarazanın ne şekilde giderileceğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Duvarın yapılmasının zorunlu olduğu sonucuna varıldığı taktirde; komşuluk hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümünde, gerekli işlere ve bunların giderilmesine tarafların yararlanma oranları gözetilerek özverinin (fedakarlığın) olaya en uygun düşecek şekilde denkleştirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. O halde, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde giderlerine tarafların ne şekilde katkı sağlayacağının belirlenmesi gerektiği de gözardı edilmemelidir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.