Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11464 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 9537 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ: ANKARA 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 19/04/2006NUMARASI: 2003/865-251Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, ortak miras bırakanın .parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması öncesindeki parselde bulunan payını, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya devrettiğini ileri sürüp, davalı adına olan kaydın iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiş, Bilal haricindeki davacılar davalarını atiye bırakmışlardır.Davalı, satış işleminin gerçek olduğunu, murisin satış bedelini, davacı B..’e aldığı eve katkı olarak verdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, miras bırakanın her iki tarafa pay verdiği gerekçesi ile davacı Bilal’in davasının reddine, diğer davacıların davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Karar, davacı B...tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi’nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, öncesi 1909 ada ...parsel olan 30413 ada 6 sayılı imar parselinin kayden tarafların miras bırakanına ait iken murisin bu yeri 25.09.1987 tarihinde davalı oğlu K... S...’ya satış suretiyle temlik ettiği onun da 25.09.1997 tarihinde dava dışı A..T...’a sattığı 21.9.1998 tarihinde tekrar ondan geri aldığı anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar, davalı ise miras bırakanın temlikte paylaştırma amacı güttüğünü savunmuş, mahkemece bu savunmaya değer verilmiştir.Bilindiği üzere, Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Mahkemece, B. dışındaki davacıların davalarından vazgeçmeleri ve B.'in ev alımı sırasında miras bırakanın O'na yaptığı parasal yardım mirasın mirasçılar arasında paylaştırılması olarak değerlendirilmesi suretiyle miras bırakanın temlikteki amacının muvazaalı işlem yapmak olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Bu olgu ve bulgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca,yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek gerekli araştırmanın yapılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle HUMK'nun 428.maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.