Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11460 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 9535 - Esas Yıl 2006
MAHKEMESİ : İNCİRLİOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 23/05/2006NUMARASI : 2005/115-168Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden miras bırak adına kayıtlı .parsel sayılı çaplı taşınmazın mirasçılar arasında paylaşıldığını, komşu parsel maliki davalının yol olarak kullandığı bölüme yapı yapmak suretiyle işgal edip yolunu kullanmayı engellediğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir. Davalı C. 28.10.2004 tarihinde . parsel nolu taşınmazı K. Ç. ’e resmi senetle devretmesi üzerine davacı davasını Kezban’a yöneltmiştir.Davalı, işgalci olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece,davanın kabulü ile elatmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmiştir.Karar, davalı K. tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedildi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar veilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davalıya ait .parsele yapılan inşaatın davacının miras bırakanına ait .parsele taşkın olduğunun ileri sürüldüğü, yargılama sırasınd.parsel sayılı taşınmazın el değiştirdiği ve temlik edildiği, davacının HUMK’nun 186. maddesi uyarınca davasını yeni malike yönelttiği, yeni malik K. Ç. in davacı ve dava dışı kişiler ile birlikte . parselde elbirliği mülkiyetine tabi olarak paydaş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın paydaşlar arasında elatamanın önlenmesi niteliğine dönüştüğü kabul edilmelidir.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K. 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek iddia ve savunma doğrultusunda araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın tamamlanması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.