Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11458 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2442 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KOCAELİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/11/2012NUMARASI : 2009/362-2012/486Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalılar ile dahili davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.10.2015 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat A. S. C. geldi davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edenler vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan K.. S..'un mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 505 (yeni 123 ada 254), 694 (yeni 123 ada 234), 696 (yeni 123 ada 235), 697 (yeni 123 ada 248), 753 (yeni 124 ada 45) ve 1090 (yeni 129 ada 104) parsel sayılı taşınmazları davalıların murisi olan oğlu A.. S..'a satış suretiyle temlik ettiğini, aynı konuda daha önce açtıkları davanın Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/539 Esas sayılı dosyasında dava takip edilmediğinden açılmamış sayılmasına karar verildiğini, başka taşınmazlar bakımından Kocaeli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/562 Esas, 2002/890 Karar sayılı kararı ile muris M.S. 'un mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı temlik yaptığının kabul edildiğini ve karanın kesinleştiğini ileri sürerek muris muvazaası nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmışlardır. Davalılar Ali ve Fevzi, dava konusu ... sayılı parselin dava dışı kişi adına kayıtlı olduğunu, diğer taşınmazların mirasçılar arasındaki anlaşma doğrultusunda temlike konu edildiğini, aynı akitte davacıların da imzası olup, muvazaa iddiasının dinlenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Diğer davalı ise, yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir. Mahkemece, çekişme konusu ... parselin kayıt malikinin davada yer almadığı, davaya konu diğer taşınmazların muris tarafından paylaşıma konu edildiği, davacı ...'e de aynı gün taşınmaz temliki yapıldığı, diğer davacı Hasibe bakımından ise temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; murisin eşi M. S. 'un 26.07.1982 tarihinde öldüğü, kök muris M.'den çekişme konusu 505, 696, 697, 753 ve 1090 parsel sayılı taşınmazların 15.03.1990 tarihli akitle davacılar ve davalılar ile dava dışı mirasçılara intikallerinin yapıldığı, ardından aynı günlü akitlerle mirasbırakan K.. S.. ve davacılar ile dava dışı mirasçı Nezaket'in vekilleri M. Ü. tarafından anılan taşınmazlardaki miras paylarını diğer mirasçı A.. S..'a ve 753 parseldeki miras payının da dava dışı mirasçı N. T.'a satış suretiyle temlik ettikleri, öte yandan, aynı gün başka bir akitle 1086 parsel sayılı taşınmazın mirasçılar ve muris Kadire tarafından davacı Melek'e satış suretiyle devredildiği, taşınmazların yenileme suretiyle yeni ada ve parsel numarası aldıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de .... s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Somut olaya gelince; davacıların murisin kızları, davalıların ise murisin ölen oğlu Ali'den torunları oldukları, dava dışı mirasçı murisin kızı N. T.'un bulunduğu, 1927 doğumlu olan murisin ölene kadar oğlu Ali ile oturduğu, arazilerini oğlu A.'nin kullandığı, emekli maaşı ve arazilerinden geliri olan murisin satış ihtiyacının bulunmadığı görülmektedir.Öte yandan, aynı davacıların aynı davalılar aleyhine murisin eşi diğer mirasbırakan M. S. 'un 1175, 1180, ... ve ... parsel sayılı taşınmazları oğlu A.. S..'a temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilerek Kocaeli 2. Asliye hukuk Mahkemesinin 21.11.2002 tarih, 2996/562 Esas, 2002/890 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, kararın derecattan geçmek suretiyle 09.07.2003 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, murisin mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, davacı Hasibe'ye verilen bir taşınmaz ya da yapılan bir kazandırma olmadığı, murisin tüm mirasçıları kapsar, hak dengesini gözetir biçimde bir taksim yaptığını, başka bir deyişle mal paylaştırdığını söyleyebilme olanağı olmadığı, muris K. 'nin çekişme konusu taşınmazlardaki miras payını oğlu davalılar murisi Ali'ye temlikinin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Öyleyse, 694 (yeni 123 ada 234) sayılı parsel yönünden kayıt malikine karşı yöneltilen bir dava olmadığı tespit edilerek davanın reddine, diğer taşınmazlar bakımından ise, davacı Hasibe'nin açtığı davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalılar ve dahili davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacı Melek'in temyiz itirazlarına gelince; yukarıda açıklandığı şekilde murisin hak dengesini gözetir, tüm mirasçılarını kapsar şekilde bir paylaştırma yapmadığı, dolayısıyla temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu tespit edildiğine göre, davacı Melek'in açtığı davanın da 505 (yeni 123 ada 254), 696 (yeni 123 ada 235), 697 (yeni 123 ada 248), 753 (yeni 124 ada 45) ve 1090 (yeni 129 ada 104) sayılı parseller bakımından kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve delillerin hatalı takdiri sonucunda yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir. Davacı Melek'in bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.