MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/12/2013NUMARASI : 2011/555-2013/685Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.10.2015 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı Z.. O.. ve vekili Avukat T. A. ile temyiz edilen vekili Avukat A. Ö. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan H. Ş.'ün mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ... parsel sayılı taşınmazı kızı Z.'ya temlik ettiğini, taşınmazın ondan da, dava dışı M.. Ö..'e satış suretiyle temlik edildiğini, ilk satışın bedelsiz olduğunu ileri sürerek taşınmazın dava tarihindeki değerinden miras payına isabet eden şimdilik 10.000,00 TL bedelin tahsiline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmış, yarılama sırasında bilirkişi tarafından belirlenen değere göre ıslah suretiyle 51.601,33 TL bedelin tahsilini istediğini bildirmiştir. Davalı, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, alım gücünün bulunduğunu, davacıya da annesinin ... parsel sayılı taşınmazı bedelsiz devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında temlikin minnet duygusu ile yapıldığını bildirmiştir.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya, ondan da dava dışı kişiye satış suretiyle temlik edildiği, dosya kapsamı ile davalının murise hastalığı döneminde para gönderdiği, bakıp ilgilendiği, satış bedelinin para dışında hizmet şeklinde de ödenebileceği, taşınmazın temlikini murisin davalıya minnet duygusu ile yaptığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; murisin çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazı 16.08.1991 tarihli akitle kızı davalıya, onun da 24.11.2010 tarihli akitle dava dışı M.. Ö..'e satış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK.) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; muris H. Ş.'ün 1930 doğumlu olup, eşi ve bekar kızı F. ile birlikte yaşadığı, davacının ve davalının murisin kızları oldukları, dava dışı murisin ölen oğlu Korey'den torunları olan iki mirasçısı daha bulunduğu, davalının Almanya'da yaşadığı, çekişme konusu taşınmazı murisin kızı davalıya satış suretiyle temlik ettiği, murisin satışa ihtiyacı bulunmadığı, bakımının da eşi ve kızı tarafından yapıldığı, davalının önce taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını savunduğu, daha sonra ise murisin bakımı ile ilgilendiği için temlikin minnet duygusu ile yapıldığının bildirildiği, mahkemece de son savunmaya itibar edilerek sonuca gidildiği görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, 1086 sayılı HUMK.un 202/2.maddesinde, “müddeialeyh cevap layihasını hasmına tebliğ ettirdikten sonra onun muvafakati olmaksızın müdafaa sebeplerini tevsi veya tebdil edemez.” düzenlemesine yer verilmiş, yine, 6100 sayılı HMK.nin 141. maddesi'nde de, “ taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler........Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez veya değiştirilemez” hükmü getirilmiştir.Diğer taraftan; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 29.4.2009 günlü 2009/1-130 sayılı karar). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın satışa ihtiyacı bulunmadığı, köyün ağası olarak bilindiği, dava konusu taşınmazı satış suretiyle kızı davalıya devrettiği, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu, ölene kadar taşınmazı murisin kullandığı, tanık beyanları ve dosya kapsamı ile murisin davacı kızını dışladığı, davalıyı ise daha çok sevdiği, dava konusu taşınmazın temliki bakımından da murisin gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu, davalının savunmasını genişletmesine davacının muvafakat etmediği gibi, semen yerine geçebilecek, minnet duygusunu gerektiren bir bakımın yapıldığının da ispat edilemediği sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca; davacının harcını ikmal ettiği oranda bedel isteği bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.