MAHKEMESİ: GÖLBAŞI(ANKARA) SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 28/02/2013NUMARASI: 2012/607-2013/221Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, tapu kayıtlarında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı, miras bırakan A. E.’in maliki olduğu 30 parça taşınmazda adının “A.” olarak yer aldığını ileri sürerek nüfus kaydına uygun olarak tapu kayıtlarının düzeltilmesi isteği ile eldeki davayı açmış, dava konusu ettiği taşınmazların ada numaralarını bildirmeden parsel numaralarını belirterek ve bir parça taşınmazın ise niteliğini göstererek istekte bulunmuştur.Öte yandan; yargılama sırasında ise davacının, murisin adının yanında soyadının da düzeltilmesini istediğini belirterek soyadının “E.” olarak tashihini, yine daha önce dava konusu etmediği 428 parsel sayılı taşınmazda murisin babasının adının A.olduğu halde Eli olarak yazıldığını ileri sürerek baba adındaki bu hatanın da düzeltilmesini istediği görülmektedir.Mahkemece, nüfus kayıtlarına uygun olarak tapu kayıtlarının düzeltilmesi gerektiği, tapu kayıtlarının yenileme ile yeni parsel numaraları aldığı, 428 parsel için usulüne uygun harcı yatırılarak açılmış bir dava olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, hüküm yerinde davacı talebinin sadece miras bırakanın ismine yönelik olmasına rağmen, usulüne uygun verilen bir dilekçe ile ve harcı yatırılarak yapılmış bir ıslah bulunmadığı halde soyadının düzeltilmesine yönelik talebin de kabul edildiği gibi, dava konusu edilen 631, 116900 ada 2, 116900 ada 141 ve 116901 ada 13 parsel hakkında hiç hüküm kurulmadığı, dava konusu olmayan 31, 116904 ada 6 ve 116903 ada 30 parsellerin kabul kapsamına alındığı ve 141 ve 13 parsellerin iki farklı tapu kayıtları arasındaki çelişkinin giderilmeden talep ve hükmün karıştırılması sonucu hüküm tesis edildiği görülmektedir.Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK.nın 119. maddesi hükmü gereğince, dava dilekçesinde, davacının iddiası ve talep sonucunun açık olması gerekli olup, aksi halde mahkemenin davacıya süre verip, dava dilekçesini açıklattırması gereklidir.Öte yandan; 6100 sayılı HMK.nın 26. maddesi hükmü gereğince; hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Somut olayda ise, mahkemece davacıya hangi taşınmazları dava konusu ettiğinin açıklattırılmadığı, talep sonucunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde ne olduğu sorulmadan talep ve hüküm karıştırılarak, istek olmayan hususta da karar verilerek sonuca gidilmiştir.Hal böyle olunca; davacıya dava dilekçesinin açıklattırılması, tek tek hangi ada ve parsellerden oluşan taşınmazları dava konusu ettiğinin belirlenmesi, gerektiğinde davacıya bu konuda usulüne uygun kesin önel verilmesi, istek gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bu hususlar dikkate alınmadan talebi de aşar şekilde yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Diğer taraftan, kabule göre, 428 parsel hakkında usulüne uygun harcı yatırılarak açılmış bir dava bulunmadığından davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması ise doğrudur.Davalının açıklanan nedenlere yönelik temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.