MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2012NUMARASI : 2010/815-2012/405Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve temliken tescil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin reddine, savunma yoluyla ileri sürülen temliken tescil talebinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine, savunma yoluyla dava, temliken tescil isteğine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1404 ada 21 parsel sayılı taşınmazın kayden davacı adına kayıtlı olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmadığı, davalının maliki bulunduğu komşu 1404 ada 20 parsel sayılı taşınmaz üzerine 1964 yılında inşa edilen 2 katlı binanın davacıya ait 1404 ada 21 sayılı parsele 12.68 m2.taştığı, bahçe tecavüzü ile birlikte toplam 25.23 m2.lik müdahalenin olduğu anlaşılmaktadır.Davacı, anılan taşkınlık nedeniyle eldeki davayı açmış; davalı ise, savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza taşkın yapılanmada davalıya atfedilebilecek bir kusur olmadığı, davalının 1992 yılında izaleyi şüyuu satışı ile yeri mevcut hali ile edindiği, iyi niyetli olduğu, yıkımın fahiş zarara yol açacağı, davacının kalan taşınmaz bölümüne inşaat ruhsatı almasının hukuken olanaklı bulunduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin reddine; davalının savunma yoluyla ileri sürdüğü temliken tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.Ne var ki, yapılan değerlendirmenin hukuki bir temele dayandığını söyleyebilmek mümkün değildir.Bilindiği üzere, taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Türk Medeni Kanunu'nun 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen “ üst toprağa bağlıdır “ kuralına ayrıcalık getirilmiş, taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım taşılan taşınmazın değil, ana yapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz’ü ) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, taşkın yapıdan ve inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünün uygulaması açısından hiçbir fark yoktur.Öte yandan, Türk Medeni Kanunu'nun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul, yapı malikinin iyi niyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyi niyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması, yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyi niyetini gösterir. İyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyi niyetin ispatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de, iyi niyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır.Diğer taraftan Yasa, yapıyı yapan kişinin iyi niyetli olmamasının, aşırı zarar doğurup doğurmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağını öngörmüştür.Somut olayda, çekişme konusu 1404 ada 21 parsel sayılı taşınmazın ve komşu 1404 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarına istinaden 27.09.1956 tarihinde kadastrosunun yapıldığı, her iki taşınmazın kadastro işleminin 25.12.1959 tarihinde kesinleştiği, taşkın olan davalı taşınmazdaki binanın ise taşınmazların çapa bağlandıktan sonra 1964 yılında yapıldığı, binanın ruhsatsız olduğu, davalı bayiinin kendinden beklenen özeni göstermeden çaplı taşınmazında inşa ettirdiği binayı komşu taşınmaza taşırdığı, davalının daha sonra yeri edinmesinin sonuca etkili olmayacağı, davalının anlatıldığı şekilde yapılanmada iyi niyetli bulunduğundan söz edilemeyeceği açıktır.Hal böyle olunca, davacının kayden maliki olduğu çaplı taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiği gözetilerek el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi, savunma yoluyla ileri sürülen temliken tescil isteminin ise reddine hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.