MAHKEMESİ : KADIKÖY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/05/2004NUMARASI : 2002/277-391Taraflar arasında görülen davada;Davacı, paydaşı bulunduğu ..parsel sayılı taşınmazdaki çekişmeli .. nolu dairenin haksız olarak davalı kullanımında olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, dava konusu dairenin kendisine ait olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, arsa niteliğindeki taşınmazda hisseye vak elatmanın önlenmesine, çekişmeli daireden tahliye isteminin reddine karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu ..parsel sayılı taşınmazın arsa niteliğinde olduğu, bu yerde davanın taraflarıyla birlikte, dava dışı kişilerin paylı mülkiyet üzere malik oldukları, üzerinde kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulmayan bina bulunduğu, anlaşılmaktadır.Davacı, taşınmazındaki binada ..nolu bağımsız bölüme davalının elattığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; Çekişme konusu .parsel üzerindeki binanın, taşınmazın mütemmim cüzi olduğu ve arsanın mülkiyetine tabi bulunduğu açıktır.Binada kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulmadığına göre, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 688 ve takip eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyeti hükümlerinin uygulanması suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.Ne varki, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmış değildir.Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda yukarda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle taraf delillerinin toplanması hükme elverişli olacak nitelikte araştırma ve inceleme yapılması ve ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Tarafların temyiz itirazları bu nedenle yerindedir kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.