Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11370 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 8629 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ: EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/03/2007NUMARASI: 2006/117-2007/40Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları A..'nin 687 sayılı parselini oğlu olan davalı C..., miras bırakanları A..nin de, 1, 45, 212, 239, 410, 490, 308, 608, 756, 806, 494 sayılı parsellerini oğulları olan davalılar C.. Y., M...temlik ettiğini, ancak yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tüm mirasçılar adına tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, davada iştirakin sağlanması gereğine işaret edilerek bozulmaya, mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmşitir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan A..nin maliki bulunduğu 687 sayılı parselini 26.1.1981 tarihinde vekil aracılığıyla oğlu davalı C..e satış suretiyle temlik ettiği, miras bırakanı A..'nin ise, 212 sayılı parselini 17.7.1980 tarihinde davalı oğlu Y...a, 4.12.1979 tarihinde, 239 sayılı parselini davalı oğlu M.., 410 sayılı parselini davalı oğlu C.., 1, 45, 494, 608, 758 sayılı parsellerini C..in bacanağı olan davalı M...a satış suretiyle temlik ettiği, keza, 490 sayılı parselini de önce 6.7.1978 tarihinde dava dışı M.., Onun da 17.10.1979 tarihinde oğulları C.ve M... satış yoluyla devrettiği, yine 806 sayılı parselini 12.7.1978 tarihinde oğlu Y..'ın kayınpederi olan M..'ya, M..nın da 2/3 payını 10.8.1981 tarihinde oğulları C..ve Y..'a, 1/3 payını da 29.12.1981 tarihinde oğlu Muharrem'e satış suretiyle intikal ettirdiği, 308 sayılı parselini de 13.11.1990 tarihinde hibe şeklinde temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, miras bırakanlarının davalılara yapmış oldukları temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. Somut olaya gelince; miras bırakan A..ç...konusu taşınmazlardan 308 parsel sayılı taşınmazını, gerçek iradesine uygun olarak Tapu Sicil Müdürlüğünde düzenlediği resmi sözleşme ile oğlu Cahit'e bağışlamıştır.Bağış sözleşmesi özünde geçerli olan temliki işlemlerdendir.(M.K. 565.) Hibe yoluyla yapılan temliklerde 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı tartışmasızdır.Ancak, koşulların varlığı halinde davacıların tenkis davası açma haklarının bulunduğu kuşkusuzdur.Davalıların, eldeki davada tenkis istekleri bulunmadığına göre, 308 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların, anılan taşınmaza ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Çekişme konusu diğer taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarına gelince ;Miras bırakanları A..ve A...nin mal satmaya ihtiyaçlarının olmadığı, miras bırakan A...nin çiftçilikle uğraştığı, devamlı bir gelire sahip olduğu, 806 ve 490 parsel sayılı taşınmazlarda ara kayıt maliki olan M..ile Y..ın kayınderi olan M...'nın, edindikleri taşınmazdan yararlanmadan davalılara intikal ettirdikleri, 1, 45, 494, 608, 756 parsel sayılı taşınmazları edinen C...'in bacanağı olan davalı M.., taşınmazları hiç kullanmadığı, akitlerdeki değerler ile taşınmazların gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.Öyleyse, belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanların yaptıkları temliklerin muvazaa ile illetle olduğu, miras bırakanların taşınmazları temlikteki gerçek amaçlarının kız evlatlarını miras haklarından mahrum bırakarak, erkek evlatlarına intikal ettirmek olduğu, kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, 308 sayılı parsel haricinde diğer parseller yönünden, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların, temyiz itirazları bu nedenle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü anılan parsellere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.