Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11349 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 9371 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : ERZİNCAN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 21/06/2007NUMARASI : 2007/251-2007/321Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki bulunduğu 2069 parsel sayılı taşınmaza davalılardan S.. kendisine ve diğer davalı idareye ait taşınmazların sınırına ağaç dikmek suretiyle müdahale ettiğini, ağaçların kök ve gölge zararına yol açtığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle bozulmuş olup mahkemece, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 2069 parsel sayılı taşınmazın kayden davacıya, komşu olan 1920 parsel sayılı taşınmazın ise davalı S..., 2070 nolu parselinde davalı DSİ Genel Müdürlüğüne ait olduğu, 1920 ve 2070 nolu parseller üzerinde kavak, söğüt ve iğde nitelikli ağaçların bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı, anılan ağaçların kendi taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek, zararın giderilmesi isteği ile eldeki davayı açmıştır.O halde, taraflar arasındaki çekişmenin Türk Medeni Kanununun 737. ve devamı maddelerinde öngörülen komşuluk hukuki ile ilgili düzenlemelerin gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır.Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama,zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; davalılardan S..e ait 1920 parsel üzerinde davacının taşınmazına sınından 4,5 metre uzakta olmak üzere 78 adet kavak, söğüt ve iğde ağacının dikildiği keza, mülkiyeti diğer davalı DSİ Genel Müdürlüğü'ne ait 2070 nolu parsele de yine davalı tarafından aynı şekilde münferit ağaçların dikildiği ve yargılama aşamasında DSİ'ye ait 2070 parsel sayılı taşınmazdaki ağaçların kesildiği görülmektedir.Mahkemece, yapılan keşifler neticesinde elde edilen 9.7.2005 tarihli zirai bilirkişi raporunda davalıların taşınmazlar üzerindeki ağaçların hali hazırda davacıya herhangi bir zararının bulunmadığı, ancak muhtemel zararın oluşabileceğine değinilmiş, sonradan alınan zirai bilirkişi raporlarında ise, davacının bir zararının bulunup bulunmadığı belirlenmemiş ve kavak ağacı dikmenin bir kurala bağlandığı belirtildikten sonra açıkça bir zararın var olup olmadığı tespit edilmemiştir.O halde, mahkemece yapılan uygulama, araştırma ve inceleminin yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde hükme elverişli olduğu söylenemez.. Eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Öte yandan, yargılama aşamasında 2070 nolu parsel üzerindeki ağaçlar kesildiğine göre, bu parsel yönünden davanın konusuz kaldığı gözetilmek suretiyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması da isabetsizdir.Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.