Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11303 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21785 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : ÇAYKARA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/09/2013NUMARASI : 2012/179-2013/109Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve eski hale getirme davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı..-Gürsesli-Yty adi ortaklığı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi . raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.-KARAR-Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalı adi ortaklık bakımından davanın kabulüne, husumet yokluğu nedeniyle davalı Mehmet bakımından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı adi ortaklık vekilince temyiz edilmiştir.Ne var ki, ileri sürülen hususların değerlendirilebilmesi öncelikle yöntemine uygun olarak açılmış ve harçlandırılmış bir dava ile mümkündür.Oysa dava dilekçesinde; dava değerinin, tüm talepler bakımından ayrım yapılmadan 10.000,00-TL olarak gösterildiği ve bu değer üzerinden harç yatırıldığı, elatılan alanın değerinin gösterilmediği, keşfen değer saptanmadığı, hükümde de elatmanın önlenmesi isteği bakımından harca hükmedilmediği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 413 (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 120. maddesi) ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değerinin elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinde öngörüldüğü şekilde işlemlerin yerine getirilerek gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32.maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanırken, 30.maddede "... muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam edilemeyeceği, HUMK.'nın 409.maddesinde (6100 sayılı HMK'nın 150. maddesinde ) ise; gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu hükmüne yer verilmiştir. Hal böyle olunca, öncelikle davada ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak keşfen saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir. Davalı adi ortaklık vekilinin temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün öncelikle açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.