Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11290 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7892 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ÜNYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/11/2013NUMARASI : 2012/92-2013/524Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil olmadığı takdirde tenkis talebine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 06/06/2002 tarihli akitlerle dava konusu 573 (yeni 24) ve 574 (yeni 16) parsellerin davalılardan Bekir’e, 634 (yeni 32) parselin davalılardan Fatih’e, 591(yeni 14) parsel sayılı taşınmazın ise ½ payla her iki davalıya, ortak mirasbırakan Ahmet tarafından ölünceye kadar bakma akti ile temlik edildiği, temlik edilen taşınmazlarda mirasbırakanın tam hisse ile malik olduğu, mirasbırakan adına kayıtlı temlik dışı taşınmazlarda ise paylı malik olduğu anlaşılmaktadır.Davacılar, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; mahkemece, yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, ölünceye kadar bakma akdi ile davalılara verilen taşınmazlar ile mirasbırakan adına kayıtlı temlik dışı terekede kalan taşınmazların değerleri belirlenip, temlik edilen taşınmazların tüm mameleke oranı, bunun makul sayılacak bir sınırda kalıp kalmadığı belirlenmeden hüküm kurulması doğru değildir.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, davalılara ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen taşınmazlar ile temlik dışı kalan taşınmazların değerleri gözönünde bulundurularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmişdir.Davacıların temyiz itirazları bu nedenle yerindedir. Hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. m. yollamasıyla 1086 s. HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.