Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11287 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 9591 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : MALATYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/04/2007NUMARASI : 2005/99-2007/82Taraflar arasında görülen davada;Davacı; davalı ağabeyi R... tarafından kendisinden mal kaçırmak amacıyla alınan 19.11.1998 tarihli vekaletnameye istinaden, miras bırakan babası H...'dan intikal eden 171 ada 210 parsel 150 ve 151 nolu dükkanlar, 14 ada 51 parsel 1 nolu mesken, 1859 aoa 6 ve 432 ada 146 sayılı parsellerdeki miras paylarının muvazaalı olarak anne ve kardeşleri olan diğer davalılara temlik edildiğini, davalı R..'ın vekalet görevini kötüye kullandığını, ayrıca 8.3.2000 tarihli feragatname ile annesi R...den intikal edecek paylarından kardeşleri lehine feragat etmesini sağladığını ileri sürüp, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar; çekişmeli parsellerle ilgili işlemlerin davacının iradesine uygun ve onun bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğini, davacının 8.3.2000 tarihinde bizzat feragatname düzenlediğini böylece davacının dava dışı bir adet taşınmaz karşılığında dava konusu taşınmazlardaki miras hak ve hisselerinden feragat ettiğini, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 14 ada 51 parsel 1 nolu mesken, 171 ada 210 parsel 150 ve 151 nolu dükkanlar 432 ada 146 ve 1859 ada 6 sayılı parseller tarafların ortak miras bırakanı H..D..adına kayıtlı iken 11.12.1998 tarih ve 5773 yevmiye nolu sözleşme uyarınca mirasçılar arasında paylaşıldığı ve bu paylaşımda davacıya 150 ve 151 nolu dükkanların isabet ettiği, ancak aynı gün 5774 yevmiye nolu satış aktiyle anılan bağımsız bölümlerin davalı R...temlik edildiği, her iki akitle (taksim ve satış) davacı adına 19.11.1998 tarihli vekaletnameye istinaden davalı R..'ın işlemde bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, hile yoluyla kendisinden vekaletname alındığını ve bu vekaletnameye dayalı olarak taksim ve satış işlemleri yapıldığını; ancak anılan işlemlerin iradesi dışında ve vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği gibi; vekaletin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir.Ne varki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması konusunda yeterli araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.Bilindiği üzere;Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; özellikle taksim ile davacıya paylı şekilde bırakılıp, bilahare davalı Raziye'ye satış suretiyle temlik edilen taşınmazların akit tarihindeki gerçek değerlerinin saptanmadığı akitte belirtilen bedelleri ile karşılaştırılmadığı miras bırakandan intikal eden tüm taşınmazların değerlerine göre oranının belirlenmediğide anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkelerle elde edilecek bilgiler ve toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere noksan soruşturmaya dayalı hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.