Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11274 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6198 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ: AYANCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 31/01/2013NUMARASI: 2011/77-2013/57Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi ..raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;Dava, bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 5 ada 17 parsel sayılı taşınmazı 12.04.2001 tarihli akitle torunu davalıya rücü şartı ile bağışladığı anlaşılmaktadır.Davacı, maliki bulunduğu taşınmazı torunu davalıya rücu koşuluyla bağışladığını, davalının kendisini dövdüğünü, kötü davrandığını, saygısız bir tutum içinde olduğunu, bağışı davalının kendisine bakacağı inancı ile yapmasına rağmen bakımının da yapılmadığını, bağıştan rücu koşullarının oluştuğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, davada taraf ehliyeti dava şartlarından olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ayrıca, mahkemece re’sen gözetilmesi gereken bir kuraldır. Somut olayda, mahkemece, davacının dava açma ehliyeti bulunup bulunmadığı konusunda Sulh Hukuk Mahkemesine ihbar yapıldığı, Ayancık Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.03.2012 tarih, 2012/18 esas, 2012/70 karar sayılı ilamı ile, Sinop Devlet Hastanesinden alınan vasi tayini gerekmediği raporu doğrultusunda yargılamaya devam edilerek esas hakkında karar verildiği, ehliyet hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı görülmektedir.Diğer taraftan; davacının akit tarihinden kısa bir süre sonra 05.07.2001 tarihinde Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinin Sağlık Kurulu raporunda; davacı Y. K..’ın “Sanrısal bozukluk (paranoid bozukluk) teşhisinin konulduğu, eşine karşı işlediği etkili eylem, ölümle tehdit suçundan Türk Ceza Yasasının 46. maddesi kapsamında değerlendirilerek cezai ehliyetinin bulunmadığının kabul edildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, davacının akit tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmaması halinde temliki işlemin yok sayılacağı kuşkusuzdur.O halde, mahkemece öncelikle taraf ve işlem ehliyeti bakımından 6100 sayılı HMK.nın 56 maddesi hükmü doğrultusunda, davacının dava ve akit tarihlerinde fiil ehliyetine haiz olup olmadığının, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan 2659 sayılı Yasanının 7 ve 16. maddeleri gereğince alınacak rapor ile belirlenmesi, sonucuna göre gerektiğinde davanın vasi huzuru ile görülmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile işin esası bakımından yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.