Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1124 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 11612 - Esas Yıl 2007





MAHKEMESİ : BARTIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/07/2007NUMARASI : 2006/7-2007/509Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanın 15 adet taşınmazı 25.12.2002 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdi ile davalılara temlik ettiğini, yapılan işlemin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş, 12.4.2007 tarihli ıslah dilekçesiyle 137 sayılı parselin de davaya katılarak bu taşınmaz yönünden de davanın kabulünü istemiştir.Davalılar, ididaların doğru olmadığını, miras bırakanın hayatının son üç yılının kanser tedavisi ile geçirdiğini, ölünceye kadar bakma akdinin ivazlı akitlerden olup, bakım yükümlülüklerini yerine getirdiklerini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek, dava ve ıslah konusu toplam 16 adet taşınmaz bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, kısa kararda, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ve mirasçılar adına tescile; gerekçeli kararda ise, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının davacının miras payı oranında iptali ve miras payı oranında tesciline karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.1.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.