Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11220 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 9353 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ALADAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/05/2010NUMARASI : 2008/113-2010/55Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, kayden davalı adına kayıtlı 139 ada 39 parsel sayılı taşınmazın 1 / 3 payı üzerine bina yapmalarına rıza gösterilmesine ve bina değerinin arsa değerinden fazla olmasına rağmen bugüne kadar tapuda ferağın verilmediğini ileri sürerek taşınmazın 1 / 3 payına tekabül eden 325 metrekarelik kısmın tapusunun iptali ile miras payları oranında adlarına tescili isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, davanın reddini savunmuş, birleşen davasında karşı davalıların (davacıların) taşınmazına haksız olarak müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım talep etmiştir. Dava konusu taşınmazda paydaş olan D.davaya dahil edilmiş ve davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece, davacıların tapu iptal tescil talebinin reddine, dahili davalı Dürdane’nin davayı kabul etmesi nedeniyle D. adına kayıtlı 400 / 973 payın iptali ile 133 / 973 payının davacılar adına miras payları oranında tesciline, kalan payların D.üzerinde bırakılmasına, birleşen elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar (karşı davalılar) vekili ve davalı (karşı davacı) vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Asıl dava temliken tescil, birleşen dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davaların reddine, dahili davalı D.’nin davayı kabul etmesi nedeniyle davacıların D. hissesi üzerinde paydaş kılınmalarına karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 39 parsel sayılı taşınmazın senetsizden 17.08.1989 tarihinde davalı C. adına tespitinin yapılarak 04.12.1990 tarihinde kesinleştiği, daha sonra C.’nin bir kısım payını dahili davalı D.’ye devrettiği anlaşılmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki, kadastro tutanağının beyanlar hanesinde 3402 Sayılı Yasanın 19. maddesi anlamında bir şerhin bulunmadığı ve tesbitin kesinleşmesinden itibaren aynı yasanın 12. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde binanın mirasbırakan tarafından inşa edildiğine yönelik şerhin konulması açısından bir dava açılmadığı gözetildiğinde asıl davacıların taşınmaz üzerindeki binanın kadastrodan önce miras bırakanları tarafından yapıldığına ilişkin iddiaların kanıtlanamadığı kabul edilmelidir. Diğer bir deyişle yıkımı istenen muhdesatın kadastro tespitinden sonra inşa edildiğinin kabulü zorunludur. Böyle bir durumda ise TMK’nun 724. maddesine dayalı temlik davasının öncül koşulu olan iyiniyetten söz edilemeyeceği açıktır. Esasen kabule göre de, çekişmeli bölümün ifrazının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Diğer yandan dahili davalı Dürdane’nin davayı kabul yönündeki beyanına TMK’nun 692. maddesi karşısında hukuksal değer bağlanamayacağı açıktır. Bu nedenlerle temlik davacılarının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Birleşen davacının temyiz itirazlarına gelince; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda olay değerlendirildiğinde mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak birleşen dava yönünden elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davalının (birleşen karşı davacının) temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.