Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 11199 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9699 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ: ALANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 02/10/2012NUMARASI: 2011/835-2012/880Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, 18.5.2011 tarihinde noterde düzenlenen vekaletname ile davalı Helmut'u vekil tayin ettiği, 14.10.2011 tarihli resmi akit ile anılan vekaletname kullanılarak 528 ada 5 parsel sayılı kat irtifakı kurulu taşınmazda C blok 10 nolu çekişme konusu bağımsız bölümün diğer davalı S..'ya satış suretiyle temlik edildiği, davalıların da birbiri ile evli oldukları anlaşılmaktadır.Davacı, dava dışı kişi ile yapılan sözleşme gereği taşınmazın o kişiye tapuda devrinin yapılması için davalıyı vekil tayin ettiğini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak eşi olan diğer davalıya danışıklı olarak tapuda devrettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 506/2. maddesi) "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapıldığı söylenemez. Taşınmazın akit tarihindeki gerçek değeri keşfen belirlenmediği gibi akit tablosu ekinde dosyaya ibraz edilen davacı ve davalı S.. ile emlak komisyoncusunun imzalarını taşıyan çekişme konusu 10 nolu dairenin alıcı S..'ya satışı kararlaştırılan emlak komisyon sözleşmeside irdelenmemiştir.Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve incelemenin yapılması, tarafların bildirdikleri tüm delillerin toplanarak anılan emlak komisyon sözleşmesi ile birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.