Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11198 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5654 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/07/2011NUMARASI : 2008/245-2011/270Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.09.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı M. Y..iflas masası temsilcisi E. G.ve vekili Avukat C. D.. ile temyiz edilen vekili Avukat F. O.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, inançlı işlem nedenine dayalı açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2118 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 15.12.1998 tarihinde kayıt maliki şirket tarafından L.Y..'a satış suretiyle temlik edildiği kayden sabittir.Davacı iflas idaresi, taşınmazın alacaklılarını zarara uğratmak amacıyla çıkar amaçlı suç örgütü mensubu olan davalıya temlik edildiğinden bahisle İİK nun 277 vd. maddeleri uyarınca tasarrufun iptali istekli olarak eldeki davayı 13.5.2003 tarihinde açmış, yargılama sırasında yapılan ıslah ile çıkar amaçlı suç örgütünün tehdit ve baskıları ile temlik edildiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.İddianın ileri sürülüş biçimi ve ıslah dilekçesinin içeriğinden davanın, ikrah hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz.Borçlar Kanunun 30.maddelerinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 38. maddesi) belirtildiği üzere ikrahtan söz edilebilmesi için tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması,ikraha maruz kalanın subjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.Hemen belirt mek gerekirki iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile fesedilebileceği gibi def'i veya dava yoluylada kullanılabilir.Sözleşme iptal edil mekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim ayni bir istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tesçil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir. Somut olaya gelince: İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1999/339-334 Esas-Karar sayılı dosyasından, Lütfi Yeşilsakız'ın 7.10.1999 tarihinde tutuklandığı ve hakkında, suç örgütü ile irtibatlı olarak tefecilik yapmak ve aracı olmak suçlarından kamu davası açıldığı, 22.10.2000 tarihinde cezalandırıldığı, kararın 13.9.2001 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Öte yandan, aynı şirkete ait başka bir taşınmazın L. Y..'a satılması nedeniyle İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/981 esas sayılı dosyası ile tehdit nedenine dayalı olarak 30.11.2000 tarihinde açılmış bir dava olduğuda görülmektedir.Bu durumda, tehdit iddiasına dayalı olarak açılan eldeki davada hak düşürücü sürenin geçtiği görülmektedir. Esasen bu husus mahkemeninde kabulündedir. O halde; inançlı işlem iddiası ile usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde HUMK.'nun 74. maddesi (6100 Sayılı HMK.nun 26/1 maddesi) hükmü göz ardı edilerek istek dışına çıkılmak suretiyle L.Y..'a yapılan temlikin inançlı işlem niteliği taşıdığı gerekçe gösterilerek davanın kabul edilmesinin isabetli olduğu söylenemez.Hal böyle olunca, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalı iflas idaresinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 03.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.