Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11178 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21679 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ZİLE SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/05/2013NUMARASI : 2011/818-2013/229 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi İlknur Acar'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu ham toprak vasfındaki 145 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda davacının, komşu 2 parsel sayılı taşınmazda ise davalının kayıt maliki oldukları, mahallinde uzman bilirkişi eşliğinde yapılan keşif sonucu alınan 19/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda sarı ve mavi ile renklendirilen toplamda 1.45 m²'lik bölüme taş duvar örülmek suretiyle müdahale edildiğinin saptandığı, mahkemece anılan bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle elatmanın önlenmesi ve muhdesatın yıkımına karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı dava dilekçesinde; kayden maliki bulunduğu 145 parsel sayılı taşınmaza, davalının taşkın "taş duvar" örmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek 22/09/2011 tarihinde eldeki davayı açmış, davalının yargılama sırasında saptanan yurtdışı adresine, deliller toplandıktan ve hatta bilirkişi raporu alındıktan sonra 15/03/2013 tarihinde tebligat yapılmış, davalının katıldığı 10/05/2013 tarihli ilk celsede de davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi ve davanın süratle sonuçlandırılması, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. (HUMK’nun 73.) maddesi uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’ nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu nedenle,öncelikle yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra işin esasına girilmesi esastır. Ne var ki; deliller toplandıktan sonra tebligat yapılan davalıya, savunma hakkının tanındığını söyleyebilme olanağı yoktur. Öte yandan bilindiği üzere, çaplı taşınmaza el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşife hazırhale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olay yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma ve incceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; mahkemece mahallinde uzman bilirkişi eşliğinde keşif yapılmış, yapılan uygulamada kadastro paftası zemine aplike edilmiş ise de, elektronik aletle ölçüm yapılmadığı, bilirkişi tarafından hangi koordinatlar esas alınarak ölçüm yapıldığının raporda gösterilmediği, bu şekilde yapılan tespit sonucunda davacı taşınmazına 1.45 m²'lik müdahale olduğu saptanarak sonuca gidildiği görülmektedir. Hal böyle olunca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. (HUMK’nun 73.) maddesi uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesi uyarınca davalı yana savunma hakkının tanınması, savunma doğrultusunda deliller toplandıktan sonra yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek mahallinde yeniden harita mühendisi bilirkişi eşliğinde elektronik aletle ölçüm yapılması, bilirkişiden hangi poligon noktalarının esas alındığını açıklayan, uygulamayı gösterir, denetime elverişli rapor alınması, çekişmeli taşınmazn konumunun ölçekli krokide belirtilmesi, davaya konu taş duvarın krokide yerinin gösterilmesi, davalının savunması üzerinde de durularak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davalıya savunma hakkı verilmeksizin ve yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.