MAHKEMESİ: BERGAMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 25/10/2011NUMARASI: 2011/32-2011/5Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davaların, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Asıl ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin;1086 sayılı HUMK nun 388., 6100 sayılı HMK'nun 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne varki, uygulamada 1086 sayılı HUMY.'nın 381.maddesinin son fıkrası 6100 sayılı HMY'nın 294. maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa kararla daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HMK'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olaya gelince, yukarıda değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, çekişmeli 95 parsel sayılı taşınmazda 30/260 payın 3/4'ünün; 1 ve 30 parsel sayılı taşınmazlarda ise 1/4'er payın H.Ö. mirasçıları " Ş. K., Ş.M., M.Ö.ve H. Ö." adına verasette iştirak şeklinde tescile karar verildiği halde; gerekçeli kararda, H. mirasçıları "Ş. K., Ş.M., M. Ö., H. Ö. ve N.Ö. " adlarına tesciline biçiminde hüküm kurularak, kısa kararda yer almayan mirasçı N. Ö. adına gerekçeli kararda tescil kararı verilmek suretiyle kısa karar çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Tarafların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün 10.4.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esası bakımından şimdilik inceleme yapılmasına yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.