MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/05/2007NUMARASI : 2001/444-2007/137Taraflar arasında görülen davada;Davacı, üzerinde kendine ait binaların bulunduğu ve paydaşı olduğu 166 ve 159 parsel sayılı taşınmazların Boğazköy Belediye Başkanlığının haksız imar uygulaması ile bu parsellerin yerine oluşan 8 no’lu imar parselinin kendisine verilmesi gerekirken davalıya verildiğini, imar uygulamasına karşı iptal davası açtığını ileri sürüp 8 no’lu parselin tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, idari yargıdaki davanın bekletici mesele kabul edilmesini istemiştir.Davalı, dava dilekçesinin tebliğinin usulsüz olduğunu, davacının kötüniyetli olarak adresini bildirmediğini, davasında haksız olduğunu, dava konusu parseli Boğazköy Belediyesinin Encümen kararı ile almaya hak kazandığını, söz konusu arsa üzerindeki yapının köhne bir yapı olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazın oluşumuna esas imar uygulamasının idari yargıca iptal edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilerek gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dava, tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda imar uygulamasının İdare Mahkemesince iptal edilmiş olmasına göre davanın kabulü ile taşınmazların eski hale iadesine denildiği halde, gerekçeli kararda, imar uygulamasının İdare Mahkemesince iptal edilmiş olmasına göre davanın kabulü ile 159 ve 166 parsel sayılı taşınmazın ifraz edilerek 4655 ada 8 parsel nosunu alan davalı adına taşınmazların tapu kaydının iptaline, eski hale iadesine ve davacı adına tapuya tesciline demek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,21.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.