MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2013NUMARASI : 2013/244-2013/164Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davacının payının çekişme konusu taşınmaza isabet ettiğini ispat edemediği, taşınmazdaki binanın kullanım biçimine müdahale edilebilmesi için tüm paydaşlara husumetin yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile husumet yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, arsa vasıflı çekişmeye konu 269 ada 988 parsel sayılı taşınmazın 1/50 payının davacıya, 1/100 payının ise davalıya ait olduğu, taraflar dışında çekişme konusu taşınmazda dava dışı çok sayıda paydaşın bulunduğu, mahallinde yapılan uygulama neticesinde, taşınmaz üzerinde İmar Kanunu ve yönetmeliklerine aykırı 20 daire olarak inşa edilmiş apartman yer aldığı, bu apartmanda kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulu olmadığı anlaşılmaktadır.Davacı, sözkonusu taşınmaz üzerinde bulunan binadaki 20 nolu daireye isabet eden payı dava dışı H. Ö..'den satın aldığını, ancak taşınmazı haksız yere davalının kullandığını tespit ettiğini, noter kanalı ile ihtarname keşide ettiği halde sonuç alamadığını, satın aldığı daireden yararlanmadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve tahliyeye karar verilmesini istemiş, birleşen davası ile de; iktisap ettiği tarihten dava tarihine kadar şimdilik 5.000.-TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında ecrimisil miktarını ıslahla artırmış, davalı ise; taşınmazın kırkı aşkın paydaşının bulunduğunu, her paydaşın taşınmazdan yararlanamadığını, kendisinin de dava dışı kişilerden pay aldığını, üzerindeki binayı içinde oturanların yaptırdığını, Hüseyin Ökten ile ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237., Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Ne var ki, somut olayda hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.