MAHKEMESİ : ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/12/2012NUMARASI : 2012/311-2012/339 Taraflar arasında görülen el atmanın önlenmesi, eski hale iade ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde, temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, el atmanın önlenmesi,eski hale iade ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 688 parsel sayılı bahçe niteliğindeki taşınmazda davacılar ile davalının paydaş oldukları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, pay??ndan az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bunun yanı sıra, 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Öte yandan, TMK'nin 692. maddesinin 1. fıkrasında “ Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olaya gelince; mahkemece yukarıdaki ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı olmadığı gibi, davaya konu taşınmazın niteliğinin bahçe olduğu, ancak davalı tarafından taşınmaz üzerine dört katlı yapı yapıldığının taraflarca bildirildiği de görülmektedir. Hal böyle olunca, mahallinde keşif yapılmak suretiyle yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme ve araştırma yapılması, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının belirlenmesi, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçimi oluşmamış ancak, davacıların taşınmazda çekişmesiz olarak kullandıkları bölümün bulunduğunun belirlenmesi halinde, el atmanın önlenmesi davasının reddedilmesi ve TMK'nin 692. maddesinin 1. fıkrası gözetilmek suretiyle yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi; aksi halde yani davacıların da kullandıkları bir bölümün bulunmaması halinde, payları oranında el atmanın önlenmesi isteğinin ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken; mahallinde keşif yapılmadan ve deliller toplanmadan noksan soruşturma ile yetinilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.