Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11096 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11069 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : KEŞAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/06/2006NUMARASI : 2005/261-2006/180Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 1742 parsel sayılı taşınmazını davalıya kendisinden önce ölümü halinde mülkiyetin kendisine geri dönmesi şartıyla bağışladığını, ancak davalının kanunen yükümlü olduğu görevleri yerine getirmediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, bağışlamadan rücu sebebine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının maliki bulunduğu 1742 parsel sayılı taşınmazını, kendisinden önce ölümü halinde mülkiyetin kendisine geri dönmesi şartıyla, eşi olan davalıya evlenmeden önce 25.11.2002 tarihli akitle bağışladığı anlaşılmaktadır.Davacı, davalının evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yapmadığını, annesinin yanına giderek, kendisini yalnız bıraktığını ileri sürerek, eldeki davayı ve Keşan 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/262 Esas sayılı dosyasında da boşanma davası açmıştır.Bilindiği üzere; bağıştan dönme (rücu), bağışlayanın bağışlanana varması gerekli tek taraflı beyanıyla geriye yürürlü (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse, bağışlayan bağıştan dönme (rücu) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir. Bağıştan dönme (rücu) Borçlar Kanununun 244. maddesinde aynen “Bağışlayan, aşağıdaki hallerden biri vukuunda elden yaptığı bağışlamadan veya tenfiz ettiği taahüdünden rücu ile bağışlananın elinde hala ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir. l-Bağışlanan, bağışlayana yahut yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm irtikap ederse; 2-Bağışlanan, bağışlayana veya ailesi için kanunen mükellef olduğu vazifelere karşı ehemmiyetli bir surette riayetsizlikte bulunmuş ise; 3-Bağışlanan, bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu, söz konusu maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüyle mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen Medeni Kanunun 510.maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme (rücu) nedeni sayılması, yukarda değinilen mahzurun yanında açıklanan yasa maddelerinde izlenen amaca aykırı bir durum yaratacağı gibi hak ve adalet duygularını da zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri, özellikle vahamet dereceleri göz önünde bulundurulmalıdır.Somut olayda, mahkemece anılan boşanma davasında davacının boşanma davasının kabul edildiğinden sözedilerek, eldeki dava kabul edilmiş ise de, boşanmanın kabulüne ilişkin karar, Yüksek 2.Hukuk Dairesi tarafından; "davalının evlilik süresince köyde bulunan dul ve yaşlı annesine bakmak amacıyla zaman zaman annesinin yanına gitmesinin boşanma sebebi kabul edilemeyeceği, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğe kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilemediği, Türk Medeni Kanununun 166/1.maddesinde yer alan çekilmezlik ve temelden sarsılma unsurlarının gerçekleşmediği bu nedenle, davanın reddine karar verilmesi" gerektiğine değinilerek bozulmuş, hükmüne uyulan bozma ilamı gereğince de mahkemece de davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar da kesinleşmiştir.Bu durumda, boşanma davasında toplanan deliller ve tanık anlatımlarından davalının davranışlarının boşunmaya neden olmadığı, hayatın olağan akışı içerisinde makul düzeyde kaldığı saptandığına göre, toplanan tüm deliller yukarıda değinilen ilke ve olgularla birlikte değerlendirildiğinde, davalının davacıya karşı yükümlü olduğu vazifeleri önemli ölçüde ihmal etmediği sabittir.Öyle ise, Borçlar Kanununun 244.maddesindeki rücu koşullarının olayda gerçekleştiğini söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.11.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.