Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11089 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 9947 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: AKÇAABAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 30/04/2010NUMARASI: 2008/520-2010/134Yanlar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, maddi tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı HUMK'nın 388, 6100 sayılı HMK'nın 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMK'nın 389., yine 6100 sayılı HMK'nın 298. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada 1086 sayılı HUMK'nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK'nın 294.maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile usul kanunlarımızın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, kısa kararda, “3.900,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine” denildiği halde, gerekçeli kararda, “mahkememizce tespit edilen 3.900,00.-TL tazminatın davalı idareden alınarak davacıya verilmesine” denilmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca; davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle 10.04.1992 gün, 1992/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.